Tutuşurken Kızıl Arzularinsan güler bir yerden diğer bir yere neden neyin peşine düşüp gider beni buraya sana getiren duygunun ötesinde bir boşluk yitiklik adını koysam yerleştirsem çerçevesine sonsuzluğa dalmışlığı gözlerimdeki anılarımın acılarına uzatacağım elimi dünya kötü bir yer anladım bunu yarım kalmışlığımla başbaşa bırakıldığım o harmanda iki filin sevişmesi kadar eski anıları göğüme asılı mabedinden indirip kulağımı dayadığımda duvarın öte yakasına yola düşmüş atların toynak sesleri yankılanır dedim ki bu dağların çobanına gittik mi birbirimizden /gideceğimiz en uzak yer yüreğimizdir / sayıklarken zaman ahirin vitrindeki sessiz b’akışını ellerini daldırıp duruyorken boşluğun anlam oluğuna sırtımdan akan bu ter taze kaybedişler yurdudur görecek yer kalmamışken gözlerinin ferinde asılı dizleri kırık emekler çağla günlüğüme koparılışı resmetmişken dudaklarından hatıra aşktrak dokunuşlar son sevişler de vuruldu tutuşurken kızıl arzular şelale şelale aktı o aymaz hasret dudaklarına kilit vurulmuş sevişmelerin barikatları yıkmışlığına koşan bakirliğimle topyekun bir tımarhanin deliligini s’övgüyle yokluyorum arı kirli zihnimin saçaklarında tavşan neden küstüğünü anlamıştı dağ hatasını kabul etmiyordu hala besleyecek bir çift sunanın da nesli tükenmişti koynunda oysa bir bardak çay kadar yakındı mutluluk |