- 1493 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mantığınla Ölç Tutkularını / Hayat Bilgisi-1
Her şey yolunda olacak diye bir kaide var mı?Ne zaman,neyi tamamen olması gerektiği gibi yaşar ki insanoğlu?Eğer böyle bir ihtimal olsaydı manası olur muydu yaşamanın?Hayat bir sınavsa mutlaka bir problem olmalı,sınav çözülmesi gereken problemlerden oluşur.Sınavın amacı hakikate ulaşmaktır.Hayat insanın önüne bir takım sorunlar çıkarır ve doğru şekilde çözmesini bekler ve zaten çözmenin yanlış şekli yoktur.Yanlış ile bir sonuca ulaşıldıysa,bu,durumu daha da karmaşıklaştırır,çözümden uzaklaştırır.İnsanın yaşadığı budur.İnsan karşısına çıkan engelleri aştığını sanarken hala bir huzursuzluk yaşıyorsa demek ki engel aşılmamıştır,yalnızca öyle sanılıyordur.Düşünmenin,mantığın önemi bu noktada karşımıza çıkıyor.Benjamin Franklin “Tutkularınızla hareket edecekseniz,bırakın dizginleri mantığınız tutsun” derken buna değiniyor sanırım.İnsan çoğu zaman mantığı ile tutkuları arasında kalıyor.Bunların arasında bir savaş çıkıyor iç dünyamızda.Ne yapacağımızı bilemez,nereye gideceğimizi şaşırır hale geliyoruz ve çoğu zaman tutkularımız ağır basıyor.Tutkular fazla yürekten geliyor,mantığı arka plana itiyor ve neticede yalnızca tutkularla elde edilen sonuç ya da girilen yol yanlışa sebep oluyor.Dizginleri mantığın eline vermek fazlaca olgunluk istiyor,ancak adı üstünde tutku işte çok ağır,çok güçlü…Olgunluğu karşısına alabiliyor ve hatta onu görmezden geliyor,yok sayıyor.İnsan yeniliyor tutkularına,arzularına…Öylesine esiri oluyor ki o tutkuların,kendini;değerlerini;inancını;doğru olduğuna inandığı yargılarını hiçe sayıyor.Hal böyleyken dizginleri mantığın tutmasına imkan kalmıyor çünkü tutku,mantığı da tutuyor yüreğin beraberinde.Durumun zorluğu ortada bu bir çıkmaz sanki,tutku işte,başka bir ad aramaya da gerek yok ki…Bunun önüne geçemezse insan,yanlış yola girer elbette.Bunu hata olarak kabul edebilir miyiz,bu beşerin elinde midir?Sanırım bu ancak kendini tanıyan beşerin elindedir ve bir dirhem de tecrübe gereklidir.İnsan üzülmeden,canı yanmadan,bir kez olsun yanlış yola girip çıkmaya çalışma zorluğunu yaşamadan tutkularına karşı koymayı öğrenemiyor.İnsanoğlu deneme-yanılma metodunu seviyor.Yanıldıktan sonra farkına varıyor ancak kendisinin,neyin elinde olup olmadığının ve körü körüne bir şeye bağlanmaması gerektiğinin…Böylece denemeyi bırakıp tecrübesini kullanmaya başlıyor.Canını yakan sonuçtan dersler çıkarıyor ve bunlarla kendi ilkelerini oluşturuyor.Doğru olan da budur,insan akıllı bir varlıktır ve aklın ilkeleri vardır,buna ihtiyacı vardır.İşte başta bahsettiğim zorluk –tutkuların önüne geçilemez oluşu- burada sona eriyor ve insan artık karşı koyabilmeyi öğreniyor.Bu noktadan sonra dizginleri mantığının eline verebiliyorsa şayet,bu bir başarıdır.Fakat çoğu zaman yapılamıyor bu.İnsan umutlarıyla yaşayabilen bir varlık ve her seferinde,bu sefer yanlış olmayacak ümidiyle tutkularının tuzağına düşüyor.Farkına varılması gereken budur belki de…Ümitli yaşamanın,ümit etmenin kaçınılmazlığına ve çoğu zaman gerekliliğine karşın,aynı yanlışı bir kereden fazla yaşamak da akıl karı değildir.Bu noktada ümit etmek değil,yanlışı ümit etmek ya da sonucu bile bile tersini ümit ediyor görünmek yanlıştır.Kimi zaman kabullenebilmek,vazgeçebilmek de ümit etmek kadar gereklidir.Daha derin düşünürsek,her şeyde bir hayır olduğuna inanmaktır asıl gerekli olan…İnsan bunu idrak ettiği ve bir ölçüde felsefe haline getirdiği takdirde mutlu olabilir.Çıkarılması gereken asıl ders budur.Bu ders alındıktan sonra güzel görmeyi öğrenir insan.Bu inançla hareket etmeyi prensip haline getiren beşer tutkularından vazgeçmek yerine onları mantığıyla dizginleyerek,ölçülü yaşamayı öğrenir.Asıl sır ölçülü yaşamakta…İslamiyet bize bunu emrediyor,ölçülü bir yaşam istiyor.İşte bizim sınavımız bu,Allah sınavı sabırla geçip hakikate ulaşmayı nasip etsin tüm kullarına...
YORUMLAR
düşüncelerin cok farklı hata şunu diyebilirim bu güne kadar gördüğüm en ilginc yazı diye bilirim !!