Ozlem Pala
8.5.2009 17:44:08Suya hasret yaşamlarda
Bir avuç toprağa sığınan korkular
Vurulurken eşkâlime hançer
Bir serçenin ayak izlerinde
Yağmur gölgesi bulutlarda
Mağrur gururuma yenik gülüşüm
Yanı başımda yaşlanmış hayalin
Sana dokunmadan bitmiş hayat!
--Yanı başımdasın…İşte, işte ! Tam karşımdaki kanepede.Tek kanatlı pencerenin önündeki kanepede.Nefesin daralır gibi oluyor açıyorsun pencereyi.Rüzgâr süzülünce içeri, yüzüne dokununca, kirpiklerinden teller kopup kopup batıyor göğsüme.Sonrası bir gürültü, bir kıyamet göğünde.Uzanıyorum…Dokunmak,dokunmak isterken gözlerine,rüzgâr benden önce tutunup ellerine….
Eli nasırlı özlemlerde
Güneşe ıslanmış gözlerle bakıyorum
Ve şimdi suskun,
Ve şimdi yalnız
Ben sevdalı uçurtma
Kendi gökyüzünden sürgün
Yoksul kelebeğe mi düşer vurgun
--Ellerim, tek kanadına tutunduğum şu sırçada kesilirken öylece, güneşi arıyorum gözlerimi kurutsun diye.
--Uçurtma olasım geliyor…Yüreğinde ipinden kurtulup özgürce uçmak…Kelebek olasım geliyor, bir gün de olsa yüreğinde uçmak…
Ben tenhasında üşüdüğüm geceye esir
Saçlarında tutuşan güllerin kokusu
Endülüs’te çivilenmiş bir akşam gibi
Yorgun dağlara uzanır bakışım
Beni dinle zamansız yalnızlığım
Sessizliğimin doruğunda çığlığımı
Dinle ki su yürüsün çöllerin dudağına
--Hangi aşık rahat uyur geceleri söylesene ! Hangi aşk, hayalini bile bile öldürür? Hangi son gönüllü olur yalnızlık öyküsüne ?
--Hep zamansız değil mi yalnızlık da ölüm gibi.Zamansızca buyur ettiğimiz değil mi her ikisi.Tetikte mermi gibi sıkılınca şakağımıza,ya toprak üstünde bedenimiz ya toprağın altında.
Puslu bir deniz mavisi
İçimin aynalarına sürdüğüm
Bu kaçıncı sana geri dönüşüm
Bu kaçıncı gözlerimin kafesinde
Ağlayan güneşe bakarak sönüşüm
Bulutsuz yağmurlarıma
Unuttuğum baharları sunduğum
Bu kaçıncı mum ışığında,
Geceyi söndürdüğüm
--Oysa ben gözlerini deniz bilmiştim.Bir tek gözlerine yakışırdı denize benzemek.Tuzuna aldırmadan nasıl da kana kana içmiştim…
--Unuttum, kaç adak adadım yüreğine tutunmak için.Kaç kalbe çaput bağladım.Düşlerimden çıkma diye uyanmadığım sabahlarım vardı benim.
Yalın ayak kaçtığım kâbuslarım…
Yaşamak, sensiz bir uçurumun kıyısında
Yalnız bir gül gibi tutunmaktır hayata
Acıları merhem diye sarmaktır
Ruhumdaki senin boşluğuna
Oysa ben daha hazır değildim ki?
Hayalinin yavaş yavaş yok oluşuna
Saçlarımın, ellerin değmeden ağarmasına
Güllerin kokusuz açışına,
Ateşin kibritsiz yanışına….
Güneşi saçlarında görmeden uyanmaya.
Ama gittin ölüm gibi zamansız
Bir gülüşün kaldı odamda,
Konuşur duvarlarda sessiz
Birde gözyaşların akar içime habersiz
Şimdi gidişin kadar soğuk mavi yüreğim
Yokluğun kadar ağır dudağımda nefesim
--Ve tek kanatlı sırçadan rüzgârla kayboluşun…Beni sensizliğe hazırlamadan, nefreti öğretmeden kayboluşun…
Şimdi ne desem boş, boş duvarlara.Nasıl olursa öyleyim, yalnızlığın iyi hali.Ve boş duvarlar boydan boya sen, boydan boya soğuk mavi.
İşte, Hüseyin kardeşim; Şiirinin bana söylettikleri.Anlayışına sığınarak mısralarının hatırlattıklarını yazmak istedim.Beğenimi anlatabilmişimdir umarım.Saygım yüreğine, kalemine.