Buruk bir sızıydı gizlediğimBuruk bir sızıydı gizlediğim Kimseye aşikâr etmeden nefeslendiğim, hüzündü elemim Neyleyim ki onun ıstırabıyla avareyim, vardığım her mekânda biçareyim Ne bir söz söylerim, ne nefesimin hicranını ayan eğlerim, sitemim sadece demim Ne derdi bilirim, ne de illeti Kader bu ya yazan zaten yegâne kudretin mümtaz sahibi An onun, can onun, damarlarımda dolaşan kandır korkum, sabırda umudum Lakin çok yoruldum, uykuya mecalsiz daldım düşlerimde hep sayıkladım kaldım Ne vakit ayağa şöyle kalsam Rasgelelikten azat olarak, meşkin kudretiyle bir ayılsam Önüme, arkama baksam, hesabın hikmetini yudumlasam kansam, uyumasam Senden kalan silinmeyen ne varsa, hıçkırıklara dalarak mütemadiyen öyle ansam Artık zor geliyor yutkunmak Bu ahval üzere söyle, nasıldı sürurun ikliminde yaşamak Ve her şeyi unutmak, vefa duygusundan sıyrılarak bıçkınlık yaşamak ne ağır Hasrettiğin ülfetin, fevkalade zarif suhuletin, edebi maharetini düşündükçe anarım Nem kaldı, varlığım fedaydı Gençlikti işte ahvalim o vakit hiç anlaşılmadı, neye yaradı Ne hissiyat kaldı, ne hakkıyla tefekkürün farkı ardı, yalnızlığım hicrana aktı Seyrine amade olduğum vagonlar, otoyolda savrulanlar, pencereden sarkan canlar Artık mektup yazamıyorum Her denediğimde yeise kapılarak yırtıp atıyorum, ağlıyorum Kokladığım yazıların, hazzıyla geçen onca yıllara rağmen direndiğim o farkın Hala içimi titretir, nefesimi keser, gözlerimi kaçırdığım insanlar, halime öyle güler Evet, göçme vaktim yakındır Aldığım her nefeste sürurun bir başkadır, kar yağdıkça aklaşır Sineme nakşettiğin her an ve zikrettiğin geçmiş zaman hala yanımda, sancıyla Kahretmek neye yarar, bahtın badiresinde bilmem ki ne hikmetler var, sen sus yar Mustafa Cilasun |