O YÜKSEK BAHÇE DUVARLARI
Kara kıtanın en kuzeyinde Tunus
çok şeker bir kızı bağrına basıyordu ilköğretimin beş yılı Arapça diğer yılları Fransızca ya dayalı eğitim sonrası ana dili gibi zaten konuştukları bu dil ve diğer diller ile onlara Avrupa kapılarını rahatça açıyordu, dil bilmek iki insan olmak üç dil hatta üç insan basit görünen ülkesinde asla doğru dürüst eğitimin olmadığı üniversiteler kurslarla bile yetersizdi burada iç içe yaşamak gerekiyordu o dili konuşan insanlarla sömürgecilik bunlara ters tepki yapmamış dahada yararlı olmuştu belkide batıya onun için açıktı kapıları şu bildikleri dillerde Öğle saatleri idi oğluna telefon etti dışarıya çıkıyorum en iyisi bire bir ben bu dili buradaki insanlarla sohpet falan derken illa öğreneceğim dedi, eteğini saçını düzeltti silkindi yakasını aşağıya çekerek hadi bakalım kızım dedi hodri meydan alışveriş derken kafe nane çayı biraz kek dışarıda olursa insanlarla diyaloğu daha güzel olacaktı Merza nın hiç bir şeyden haberi yoktu çoktan unuttu beni deyip kös kös yüzünü astığı dudaklarını şişirdiği bir köşede somurttuğu aşk oysa buradaydı o çok fazla yoğun çalışıyordu her şey tamam dedikten sonra aslında onu elbette görecekti tüm o adımlar onun için atılmamış mıydı Kuzey Afrika ya ? YÜKSEK BAHÇE DUVARLARI Duman dumana sigara nargile boylu boyunca uzanan kafelerde ayni saatte sokağın başında o sakallı yaşlı adam elinde kartpostallar yine Bourgiba bulvarı ay çok pardon hani şu bir dolu yabancı insan Tunus Şanzilesinde geniş oto yol uzayan o koskoca caddelerin çeker ya her zaman şu Tunus’un kuzeyine mavi beyaz başlarken hikayesi Endülüs Emevi lerden masal ülkesi Mekke Medine Kudüs ten sonra kutsal diye yazan o Kairouan uçsuz bucaksız o sıcak kumlar Roma imparatorluğu bir dolu hamamlar üç kapılı cami avlusunda hala bıraktığımız sularda dualarımız sarmaşıklarla kaplı duvarları hani birde yüksek duvarlı evler geceleri el sallayacağım diye düşüyordun ya hani asıldığın o sarmaşıkların dibine evdekiler bir görse sana çok kızar saçmalarla kovalardı ama bak bana aldığın kuş kafesi içi boş şimdi azat ettiğim masmavi gök özgürlük yazarken bir dolu alışveriş ederdik sıra sıra mavi kapılı dükkanlarda pazarlık etmek gerek biraz uğraştığında yarı fiata düşer bunlar bak yine doluştular emekli bir dolu orta yaşlı yabancılar o dükkanlar buradaki her şey oysa bizim gülüşlerimizi arar HER ŞEY YALIN HER ŞEY SAPSARI SANKİ O ÇÖL SAHRA ÇIĞ GİBİ KUMLAR FIRTINALAR YOLLAR ÜZERİ ÖRTÜLEN ANILAR ÇÖL UMMANLARINDA KOYBOLURKEN İÇİM SIZLAR TUNUS’LU MERZA |