Yakûb'un Kuyuya Seslenişidir
üstümüze bulaşan bu yalnızlık bu hüzün
sorma nereden gelir sorma gider nereye kalbimizi kavuran bu ateşin bu közün sorma kavı nereden hârı gider nereye ** göklerden beklediğim o ses gelir mi bilmem bilmem ki duyar mıyım titreden o sedayı varlık ipi ne zaman bağlar nefsimi bilmem ne ile izah etsem bu hali bu edayı üzerimde gökyüzü mavi sıcak ve uzun altımda toprak ana durmadan okşar beni lezzeti yok dilimde ne ekmeğin ne tuzun eşya bir çılgın ressam durmadan çizer beni kör kuyuya seslenen yakubun nefesidir bu beynimde çınlayan dipsiz ve derin çığlık bu ne zaman sıkleti ne mekan kafesidir içimde denizler var dışımda büyük sığlık savrulur göğün külü gözlerimden tarafa bu rüzgar bu fırtına bu zelzele bitmez mi aşk ki varlık sebebim ondan düştüm arafa bu acıyış bu yanış bu velvele yetmez mi bir taş ağırlığıdır şimdi beynimde fikir üstüme yangınlarla seğirtiyor gölgeler orada durmamalı orası akla zehir elbet bulunur bana sükun dolu bölgeler başımı yastıklara düşman eden bu kezzap kalbimin buzlarını eritiyor yaktıkça uykulardan kaldıran bu kör çivili azap o bir vehim büyüyor, ona havfle baktıkça bir yalnızlık şarkısı söyler şimdi varlığım geceye saldırınca yıldızlarla bir olup biraz gitsin ne olur birazcık şu darlığım ay bir kutsal tabloya dönüşür sihir olup kalbime bin anneyle saldıran aşk ordusu zırhımı çıkarmadan her yandan sarar beni ben bir zayıf infarktım odacıklar dolusu korkutuyor göklerden gelen bu karar beni gönlümdeki çobanın nerde musası hani üşüyen bir rabbim yok acıkınca put yemem nerde bu iç-denizi bölsün asası hani dolsa içine sular bu boşluğa lût demem kökünden kurutulmuş bir çınar ağıdında şu beynimde bağıran çığlıklar atan kuşlar ölüm üstüme gelip kar gibi yağdığında kaçacak deliğim ve sığınağım susuşlar ben ki bu karanlıktan o ışığa geçemem tenvirin olmasa yar bu gece bana zindan sen olmasan dünyayı yıldızlardan seçemem ben cahilim ben bilmez ben ki onulmaz nâdan sözüm yanar hüzünle gecem gamla karışık aklımda sorularla sırattan geçiyorum sonsuzluk ki beynime sülük gibi yapışık yaşamak kısa bir an ölmeyi seçiyorum bekle beni ey mezar bekle musalla taşı bir an evvel gelmeye niyetliyim sinene çok taşıdım çok fazla bu akla değmez başı artık sadece secde o göklerden inene ** üstümüze bulaşan bu yalnızlık bu hüzün öteden gelir elbet biter yine ötede içimizi kavuran bu yangının bu közün suyu da ferahı da felahı da ötede @.. 1onB1RteMMuz2bin10i2i Şükrü Özmen siirruzgari.com/yarisma/sonuclar/161-iir-ruezgar-yarmas-temmuz-2012-hece-iir-sonuclar-67ay.html |