CAR-I KÖŞEBENT
Çakılmış bir bakış mıdır
Beni hizaya getiren, Yoksa ak saçlarını örten bir yazmanın Altından bakan iri bir çift göz müdür; Bu çelişkileri sürdüren... Yoksa süt kokusu mudur Gazıyla aynı kokan Ve beni bu çelişkilerde süründüren... Gurbet aslında şimdi başlıyor, Kendi parçanla aynı car-ı köşebentte dönüp dolaşıyor Ancak bir türlü ait olamıyor çatısına, Diğer çatıdan korkuyorsun, Çünkü çatlarsa altında kalan sen olmuş sayılacaksın. Ben miyim bu sırat köprüsündeki İki ara, bir deredeki Süren giden, benim umutsuzluğum mudur Yoksa külleten, dünyanın mutsuzluğu mudur? Gülecek midir dünyam, dünyaya Gülecek midir dünyam, dünyalara Hiç mi çare bulamam, derviş olsam da Bir elimde asa, çöllerde dolaşsam da Her vahada bir umut arasam, Her anda bir vaha mı tasarlasam... Ekmek ve tuzla mı örmeli dünyamı Güneşle mi dönmeli, dünyayla mı? Üç kız, bir kadın, bir yar bir de can bakışıdır dünyam Şimdi can ben gibiyse de Car-ı köşebent merkezdeyim yine Umsakım var benim çok derinlerden gelen Bu car köşeden kuşatılmışlıkta... Haydi gel ümitsemem, Sırtıma bekliyorum... Can! bir omuz da sen ver sırtıma, Dalımdan itekle dikelt beni dünyaya Bu mudur haykırışımın yansıması Bu yansıma, bu ses, benim midir? Feri sönmüş bu bakışlar benim mi ki? Sözüm yârıma kâr etmez, Geçmişime geleceğime hünkar yetmez, Yusuf’un sabrıyla yolumdan gitsem de Düşmüşüm bir kuyuya Çıkasım hiç gelmez. Kuyuyu bulduğuma dua etmekteyim... |
Metal yorgunları yönetir bizi
Kondonsötör bozuk parça bulunmaz,
Direncin değeri düşüktür dizi
Bu aletle asla menzil bulunmaz.
---- 1.07.2017 – Tozkoparan / İstanbul
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ - İstanbul