2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
142
Okunma

Kimsenin adım atmaya cesaret edemediği bir geceydi.
Gökyüzü, yaralı bir hayvan gibi hırlıyor;
Bulutlar, karanlığı koyulaştırmak için birbirine sürtünüyordu.
Rüzgâr bile yolunu değiştiriyor,
Bataklığın kapkara nefesinden kaçıyordu.
Ama karanlık her zaman sessiz değildir—
O gece bir kıpırtı,
Toprağın en dip köşesinde bir fısıltı vardı.
Çamurun ağır kokusunu yaran,
Çok ince bir ışık…
Sanki kader, yanlış bir yerde doğmuş bir güzelliği
Dünyaya göstermek için nefesini tutmuştu.
Bataklık, kendi içine gömülmüş bir yalnızlıktı.
Çürüyen dalların hışırtısı
Gizlenmiş bir acının hikâyesini anlatıyordu.
Ve tam o yerde—
En karanlığın en koyu,
En sessizliğin en sağır olduğu noktada
Bir çiçek topraktan doğrulmaya başladı.
Öyle kırılgandı ki
Bir bakışla bile yok olabilir sanırdın.
Ama öyle inatçıydı ki
Bin gecelik çamuru omzunda taşıyor gibiydi.
Güzellik bazen masum değildir;
Bazen savaşarak büyür.
O çiçek de savaşarak büyüyordu.
Ay bir gece bulutları yarıp çıktığında
Işığı çiçeğin üzerine düştü.
O an dünya,
Sanki bir kalp atışı kadar durdu.
Bataklık bile kendi karanlığından utanır gibi geri çekildi.
Çiçek, güzelliğini gizlemekten vazgeçti
Ve gecenin ortasında,
Hiç kimsenin görmediği bir mucizeyi açtı.
Her gece biraz daha büyüdü;
Kökleri karanlığa gömülü olsa da
Yaprakları göğe uzanıyordu.
Kader bazen çamurdan emzirir umudu,
Bazen karanlığa sarar mucizeleri
Ki ışığa kavuştuğunda değeri anlaşılsın.
İşte bu yüzden
Kimse bilmese de, bakmasa da,
Bir çiçek büyür;
Sırf büyümek için değil,
Kendi hikâyesini evrene yazmak için.
Kırmızıya çalan, pembe yanaklı;
Kırmızımsı, kumral bir ışık gibi duruyorsun karanlığımda.
Kendini saklamayan bir güzelliğin,
Kendini inkâr etmeyen bir cesaretin var.
Ne çamur ne gece seni gölgeleyebilir artık…
Çünkü ne olursa olsun,
Sen benim bataklıkta açan çiçeğimsin.
5.0
100% (4)