4
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
116
Okunma

geceyi dinledim uzun uzun,
içimde kırık bir ses geziniyordu,
adı unutulmuş bir hatıranın
solgun nefesi gibi.
duvarlar,
yıllardır sırrımı saklayan o suskun yüzler,
bu kez sessizliğin bile yorulduğunu fısıldadı.
düşlerim kapıda bekleyen
bir yolcunun titrek umudu,
dilimde yarım bir niyaz,
yüreğimde serin bir boşluk…
zaman ağırdı,
her saniye yavaşça çöken bir gölgenin
tozunu taşıyordu üstümde.
bir adım atsam dünya düşecek,
atmasam karanlık içime daha çok sızacaktı.
gözlerimin kıyısında titreyen ışık,
yetim bir yıldız gibi üşürken
içimdeki sada yumuşak bir sesle çağırdı,
dayan…
çünkü her düşüşün
kimsenin duymadığı gizli bir yankısı vardır;
içine dolan bir gürültü,
ama dışa vurduğunda yalnızca
sessiz bir kanat çırpışı sanılır.
ve ben
o yankının karanlık eşiğinden geçerken
bir hakikat buldum kendimde:
aranan şey yolun sonunda değil,
yürüyenin kalbindedir.
karanlık büyüdü,
rüzgar eski bir ağıdı getirdi uzaktan,
duvarların gölgesi
kendi sessizliğine sığamaz oldu.
ama yine de bir nefes,
çok eski bir ışıktan kalan bir hatıra gibi
kulağıma eğildi,
buradayım.
işte o an anladım
düşmek yenilmek değildir,
susmak kaybolmak değildir,
ve sada,
bazen bir kalbin yeniden doğduğu
ilk kıpırtıdır.
*
Mehmet Demir
181123