1
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
246
Okunma
sesini bıraktığın
rüzgarı soluyorken
ben,
sen bana böylesi
yakınken şimdi.
nefesimdeyken
tuttuğum.
dönüşen,
suya dönüşen sorular
soruyorsun..
sesin bir çağlayan olup,
dolduruyor
uçurumlarımı
terk edilmiş
şehirler gibi
toprağıma sığmıyorum..
doğru soruyu
sormakla başlar
ilk kendinden gitmek.
kötü bir anlatıcıyım
oysa ben.
çıkmazlarında sokağının.
ne zaman
birisi adres sorsa,
başımı sana
çeviriyorum..
hı hı kekemeyim,
en az
şehirli aşıklar kadar
mahçup..
ve üzgün
kentler arıyorum
ayrılıklar için..
pansuman gecelerinde
şiir yazan
kanatlarının kırıldığı
yerden
aKan
bir yaralıyım
bu dünyada
en az senin kadar..
ayakları kırılmış
bir cennet dansçısı.
rüzgarı dayayıp
şakağına
yaprakların göçüne
son/baharlar
adıyorum
camlara bırakılan
dokunuşların
kum fırtınalarını
çağırdığı
dudAKlarına ki
derinde miydim
yoksa teninde
gidemiyor musun
ölmek istediğinde
ve kalamıyor musun
hissetmediğin
bir tende.
bir düşü/şü
üzerime çekip
odalarca
aynalar çarpıyordu
yüzüme ki
bir sen/
yokluk ve zaman
üçlemesine
düş diye sızan,
bu rutubetli
duvarların ıslaklığına
dokuna dokuna/
alışıyoruz
sonra, çok sonra
bütün seslere..
ve biz,
soyunuyoruz
koynumuzda
kimsessizliğimizin..
(...)