1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
66
Okunma
Ah Benim Söz Dinlemez Yüreğim
Ah benim söz dinlemez yüreğim,
Küçücük hâlinle ne bu aşk, ne bu sevdâ?
Kavuşamayacağını bile bile,
Karalara büründün, vazgeçtin aktan.
Saplandın kaldın sevdalı batakta,
Akın kara, karan da zifiri kara...
Ah gönlüm, kapanmaz ki bu yara,
Kulluğu unuttun, kul oldun Yâr’a.
Sevdana yok merhem,
Merhem olsa da yara...
Ah be deli gönül, derdin neydi de
Tutuldun böyle bir sevdâya?
Bir “Ol” emrinde yandın varlığa,
Bir “Dön” sesinde yittin yokluğa.
Her nefeste “Ben” dedin, oysa “Sen”din;
Her “Sen” deyişinde benlikten geçtin.
Ey gönül!
Artık sus, dinle Rabbinin sesini;
Yâr sandığın da O’ydu,
Yara sandığın da O’ndan bir nişan.
Sevda dedin — işte O, tecellî-i Rahmân.
Ah benim söz dinlemez yüreğim,
Sen yanmak için yaratıldın Aşk’a...
Bu şiir, beşerî bir sevdanın ilahî aşka dönüşümünü anlatır.
İnsanın kalbinde başlayan aşk, zamanla hakikati arayışa evrilir; yürek, sevdiğini zannettiğinde aslında Yaradan’ın cemâlini aramaktadır.
“Ah Benim Söz Dinlemez Yüreğim”, bu dönüşümün sancısını, teslimiyetini ve yanışını dile getirir —
bir yüreğin, “Yâr” sandığını aşarak “Yaradan”ı bulma hikâyesidir.
5.0
100% (2)