3
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
249
Okunma
Bazen kırılır gövdende bir şey.
Sözcüklerin paramparça dökülür yere.
Gelip geçenlerin ayakları altında, bazen kırılır bir şeyler.
Bir tren vagonuna sıkışıp kalır aklın.
Gitmesini istediğin birçok şey içinde kalır; kalmasını istediğin ne varsa, bir karga pençesince çalınır.
Biraz kitap, biraz şiir, sonra rakı…
Bazen kırılır kalbinde bir şey.
Batıp batıp çıkar kırıkları bedenine.
Kütüphaneler ayaklanır; kitaplar yakar hikâyelerini.
Güneş söner.
Uzaktan sesi yankılanır bir sevinin.
Kulakların… ah, o canım kulakların!
Matemin çığlığına sağır kulakların…
Gelsen ya!
Ya da gelme.
Çünkü bazen gelmez hiç kimse.
Raflardaki tüm kitaplar toza boğulur.
Yanıp yanıp sönen güneş ışığı, ıssız kitapların kapaklarını yalar.
Martılar, hırsız kargalara sataşır.
Sessizlik uzun uzun didişir kalabalıkla.
Bu yüzden bazen konuşmaz hiç kimse.
Uzun zamandır bu haldeyim.
Seninle bir kavuşmanın ertesinde, veda bile edemiyoruz artık.
Gelmek ve gitmek bize göre değil gibi.
Seninle bir araya bile gelemiyoruz eskiden olduğu gibi.
Bazen, bazen işte; bazen…
Bak ne diyeceğim; yüzüme bak!
Bütün şiirleri unut, zira herkes unutur bazen.
Bu şehri terk et, kasabayı da, köyü de!
Unut geldiğin ve gideceğin tüm yolları.
Evinin kapısını, kapının eşiğini…
Bazen herkes unutur.
Ağlamak istersen, ağlayabilirsin.
Mendiller, sökük kazağının kolu, bluzunun saten yakası…
Islanmak, doğumdan bu yana.
Bir de kan…
Kanla yazılır tüm hikâyeler; doğumlar, ölümler, zaferler… şimdi ağla!
Ağlamak insanlıktan…
Herkes ağlar bazen…
Okul çantamda şiir kustuğum ve çocukça küstüğüm tüm zamanlar, ölüye yakın.
Sofrada taş kesen lokma,
Başımda başı dönen pervane,
Elimdeki kalem, ölmeye yakın.
Gidip gelip yazılarıma sızan o sakallı adam, ölmeye yakın.
Herkes ölür bazen.
Kuş kafesleri,
Ağaçların saçları,
Evlerin çatıları,
Yaşlanmış bebek,
Yerini bulamamış huzur…
… ölür bazen.
Elli senede bir yeniden doğar dünya.
Öyleyse saymaya başla.
Başını ve sonunu bildiği her şeyi sayar insan.
Birkaç yıldır kendi kendime ölüyorum.
Saymadım, çünkü bazen ölür insan.
Yeniden hayata karışmak için kaç ölüm yatırmalı koynunda insan, biliyor musun?
Bilmek bilgelikten değil, hayır!
Bazen çaresizlikten,
Bazen mecburiyetten…
Sökülmüş nalların döküldüğü yollar neden dar?
Neden dar, boğazındaki yutkunma yeri,
Yattığın yatak, sığamadığın ev…
Evimde emanet bir perde var.
Evimde ait olmayan bir nesne…
Evimde kim olduğunu bilmediğim bir misafir.
Bir çift yabancı terlik, kayıp bir tülbent…
Gölge vurmuş bir sandalye, yemek kokusu…
Sırtımı üşüten bir duvar, duvara yaslanmış bir kadın…
Yoğun küf kokusu…
Evim… evim neresiydi, unuttum.
Olsun.
Üzülme, bazen unutur insan.
Unutacağım, biliyorum.
Unutuyorum, olsun…
Kaburgamdan bir şeyler doğuyor senelerdir.
Senelerdir yeni gökyüzleri keşfediyorum.
Senelerdir yıldızları sayıyor,
Göğün haritasını sırtıma çiziyorum.
Kendimi omurgamdan yakalıyorum senelerdir.
Yakalanıyorum…
Artık yakından biliyorum.
İnsan bazen yakalanır, korkmuyorum.
Kargalar, tuhaf canlılar.
Sanırım bir tek onları anlamıyorum.
Zeynep Perçin
5.0
100% (8)