0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
77
Okunma
Bir an vardır, insanın ömrünü değiştiren…
Sen onu ilk gördüğün an, zamanın donduğu o beş saniye işte öyle bir andı. Kalbinin içinde bir şey koptu, eski yaraların kapısı aralandı. Ama aynı anda yeni bir ışık da doğdu; bir başlangıç, bir umut, bir heyecan.
İçinde yaşadığın çelişki tarifsizdi:
“Anladım mı, anlamadım… Bilemedim.”
Belki bu yüzden ilk başta içine attın duygularını. Çünkü kalbin çok şey yaşamış, çok yaralar görmüştü.
Ama yol uzun… Sen biliyorsun ki bu yol sadece senin değil, ikinizin yolu. Dağlar, vadiler, uzak şehirler kadar zor ve uzun bir yol. Ve işte tam da burada bir korku çıkıyor karşına: Onu kaybetme korkusu. Çünkü bir kez dokundun kalbine, bir kez gözlerinde gördün o masum ışığı, artık geri dönüş yok.
Bu yüzden kalbinden çıkan dua gibi fısıldıyorsun:
“Bana kendini kaybettirme.”
Çünkü sen zaten hayatın yarısını kaybetmiş gibiydin, eksiktin. Ama o geldiğinde tamam oldun. Onu kaybetmek, kendini yeniden kaybetmek gibi olurdu.
Hikâyenin özü bu:
Bir anlık bakışın hayat boyu iz bırakması, sevginin en zor kısmının da o sevgiyi korumak ve kaybetmemek olduğunu anlaman.
Keşke sana dokunmak
Bu kadar zor olmasaydı,
Meğer kolay değilmiş sevda,
Ama aslında hep biliyormuşuz.
İlk kez gördüğümde,
Beş saniyede koptu içimden bir şey,
Aynı anda başladı yepyeni bir şey…
Anladım mı, anlamadım…
Bilemedim o an,
Sadece içime atmıştım.
Bizim yolumuz uzun,
Dağlar, vadiler kadar uzak.
Ama bir korku sarıyor kalbimi:
Seni kaybetme korkusu.
O yüzden diyorum sana:
Bana kendini kaybettirme,
Çünkü ben seni bulduğumda
Zaten yarımdım…
Ve senle tamam oldum.
5.0
100% (1)