1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
161
Okunma

Dut Yaprağının Sırrı
Bir yaprak düşün…
İncecik damarlarıyla, güneşten aldığı ışığı toprağın gizli nefesiyle buluşturan sıradan bir yaprak gibi görünür. Dut ağacının dallarında asılı, her bahar yeniden doğan bir varlık… Ama işte tam da bu “sıradanlık” perdesinin ardında öylesine derin bir mucize gizlidir ki, insanın aklına zincir vurur, ruhunu hayrete salar.
Aynı yaprak, ineğin ağzına düşer, süt olur.
O süt, yavrunun ilk gıdası, masumiyetin beyazı, rahmetin sıvı hâlidir.
Aynı yaprak arının yudumuna düşer, bal olur.
Bal, güneşin şeffaf amberi, damakta şifa, ruhta sevinç…
Aynı yaprak geyiğe nasip olur, misk olur.
Misk, görünmeyen bir esans, burna değil kalbe hitap eden kokunun kendisi…
Ve aynı yaprak tırtılın karnına düşer, ipek olur.
İpek, gökkuşağını dokuyan bir incelik, yeryüzü ile gökyüzü arasında gerilmiş bir zarafet perdesi…
Şimdi düşün ey insan:
Hepsi aynı yapraktan doğdu. Tadı bir, rengi bir, öz maddesi bir… Ama sonuç bambaşka!
Süt ile balın, misk ile ipeğin aynı kaynaktan çıkması, aklının taşlarını sarsmıyor mu?
Bu noktada varlık insana fısıldar:
“Ben rastlantı değilim. Benim ardımda kudret var. Benim ötemde irade var. Benim içimde Allah’ın mühürlenmiş sanatı var.”
Dut yaprağı, kainatın kütüphanesinde okunmayı bekleyen küçük bir ayettir. İnsana seslenir:
“Ey yolcu! Beni küçümseme. Çünkü ben, senden daha derin sırlar taşırım. Sen beni yer, beni görür, beni unutur gidersin. Ama ben, Rabbinin varlığına şahitlik ederim.”
Düşün biraz daha…
Bir yaprağın damarlarında bu kadar hikmet gizliyse, gökyüzünde asılı duran yıldızların içinde ne sırlar var?
Bir yaprak bu kadar farklı güzellikleri doğurabiliyorsa, insan kalbinin doğuracağı iyilikleri tahayyül edebiliyor musun?
İşte hakikat budur:
Aynı kaynaktan farklı güzellikler yaratmak, ancak Allah’a mahsustur.
Ve insan, bu sahneyi gördüğünde sadece hayran kalmaz, aynı zamanda sorumluluğunu da hatırlar:
Eğer dut yaprağı bile bu kadar anlamlıysa, senin varlığın boş olabilir mi?
Erol Kekeç/19.04.2025/Sancaktepe/İST
5.0
100% (2)