Kül Baskını
huysuz bir bekleyişin
yasaklı vardiya nöbetlerinde merhamet yoksulu her davada ve her kavgada beddua marşları içinde demirden sorular hangi ırk bozdu düzeni hangi çomak çarkı hangi yasa yasa boğdu kanatlarını simsiyah bulutlarla öreni anlamak isterler eleyip dururlar cevapları anlamak dibindedir soluksuz bir kuşkunun kim söyleyebilir onu kim çeker içinden geri yaşamak yosun tutmaz akrep zehrinde bir kara ağrı bir bozuk iniltidir onunla yaşarlar eğer, ölmemişseler yaşamak bir rastlantıdır oğlunu saklayan topraklarda birbirine başsağlığında ultra ölüler teselli için ne haritalar vardır ne de dörtlükler sadakate meyilli sularda korsan karası hançer sırtında kırlangıçlar intihar sürgünü mor şapkalı körlüklerin körfezinden en ağır cümleler yürür çarpa çarpa sahillere şiirler okur köpeklere kimin yalnızlığı kimin dalsızlığı kimin ışıksızlığıdır bu kanatır karanlığı ve kalpsizliğin ve ateşin ve renksizliğe çarpan günleri nefesin yıkar geçer yüceleri ve çiçeklerin ve uçurumunu emmiş sevgisizliğin isyan etmişler bundan sebeptir onca yağmur öpse çiçeklenmez öyle söner de yüzünden en büyük sulak olsan gülmezler ve sokakların ve ruhsuz meydanların türküsüz kadınların dağları üstüne yıkılmış adamların yüzleri akıtılan kanda yüzleri diline yapışık nâr ağacında bir demet ağıttır şimdi kül baskınında. _boran |