Sevda Ve Yazgı
Sevda öyle sessiz, öyle ağır,
Her adımda yankılanır, çatlayan bir dağ gibi. Kader dediğin, paslanan bir keman teli, Her dokunuşta içten içe kanar. Avuçlarımızda kaderin solmuş çiçekleri, Bir zamanlar göğe uzanan dallardan. Kader mi bu, yoksa direnen hatıralar mı, Zamanın sisinde yankılanır adımları. Bir bakış, bir kıvılcım, belki de fısıltı, An olur, küllerle kavilleşir hayat, Ama yazgı, hep bir ilmek önde, Aşkları ebediyetin tezgâhından çalar. Gökyüzüne yazılmış kırılgan çizgiler, Bir rüzgârın savurduğu yaprak gibi. Sevdalar taşların kalbinde filizlenir, Ama hep eksik, hep yarım bir şarkı. Yazgı bir sessiz tanık, ufuktaki bir yangın, Küllerinden döner, gökyüzüne asılır. Sevdalar çözülmüş zincirler gibi düşer, Ve biz, rüzgârın sırtında savrulan duayız. Kaçış yok, yazgının ördüğü ağlardan, Ne çığlık, ne de sessizlik yırtabilir. Sevdalar, yönünü kaybetmiş bir pusula, Bizse rüzgârın savurduğu hayalleriz |