Su'yun Sancısı
ey kalbim!
söyle senin için daha ne yapabilirim.. s’ol anahtarı ç’evrilmiş dokuz sekizlik bir ezginin ritmindeyim "son dans" bir tahta merdivenden gökyüzüne varıyorum kuru dallar çatırdıyor zihnimde -uçsuz bucaksız bir eylem bir salıncak kurulmuş göğe ince bir sicimle süreyyaya bağlı mavi patiskada bir g’ize rastlıyorum aşağıya bakıp -yukarıya düşüyorum bir ışık huzmesi kaplıyor geceyi kâinat d’evriliyor gözlerimin önünde küme küme yıldızlar avuç avuç yakamozlar rakseden pervaneler -s’arımsı yeşil ateşböcekleri kana kana içiyorum okyanustan derin derin soluyorum atmosferi yorulana -içim dışım bir olana dek -kâğıttan gemiler yapıyorum sonra -sen geçiyorsun sokağımdan sen yürüyorsun gökyüzü yeryüzünü kıskanıyor tüm gemilerimi ateşe veriyorum su’yun sancısı başlıyor biz seninle /çok başka olabilirdik kutup yıldızını kendimize pusula yaparak şehrin en yüksek tepesine çıkıp samanyolundaki tüm s’imgeleri isimleriyle seslenmek suretiyle avcumuzun arasına sayabilirdik önümüze çıkan ilk araca atlayıp hiç bilmediğimiz bir ilçenin caddesinde sanki değerli birşeyimizi kaybetmişcesine sokak sokak çoğalabilirdik bir deniz kenarında öyle alelade bir banka oturup deminde bir bardak çayımızı yudumlarken top oynayan çocuklara karışabilir bin yıl süren bir muhabbetten sonra geceyi üzerimize örtebilirdik s’arımsı yeşil bir ateşböceği hakkında saatlerce konuştuktan sonra ortak bir karara varamasak da gözlerimizle birbirimize kahkahayı basıp günün sonunda yine el ele tutuşabilirdik oysa "bizi vuruyorlar" zaten bizi hep vuruyorlar zaten hep bizi vuruyorlar |
Bize de okumak, kutlamak ve alkışlamak kaldı
Kutluyoruz yürekten, yalansız ve riyasız
Gönlün abat olsun, tüm şiirlerin baş yapıt, ŞAH ESER olsun
Şiirle kal, sevgiyle kal, hoşça kal