Niyadında Geceye
“Ben Seninle, Doğdum
Seninle Öleceğim” Çok eskiden Yüreğimden geçmiş bir Dizeydi belki bunlar Belki kalabalıklardan Çekip biraz olsun kendimi Bir hücrede Sadece sesinle Yüzleşmek istercesine Kimseleri okumadan Da içimden geçebilenleri Gör ve duy istedim Boynu büküktü belki Ne söylese Tutunmak istedikçe Aşkla lütuf dileyen Susuz avuçlarına Sadece Sus’tuk İki bakış, yaş, akış azadı Doğru ya da yanlış arası Gurbetin ile sıla koyusunda Başlarken biter oyununda Gecenin o sisli koynunda Sen, ben ve bulutlara Sustuk… Fısıldarcasına Kanattığım hasretin duvarlara Bir ağıt gibi Dolaşırken damarlarımda Şimdi seni Hangi karanlığın Zamanından Çekip çekip çıkarayım der gibi Hangi niyazından ve Esrik notasız Silik bestesinden Sonra sadıktaki yazılarda Doğduğum günün Hatta vakti saatine Doğru döküldüklerim İlişti elime Astım, o zemherisinden Yanık ve çürük dokusuna Ard’a kalan Sensiz Sessiz, bir ufukla İçimin sancılı, kanayan Yarılan, yarsız gecesine Seslenircesine …. Ben şimdi ben Sensiz Seni yazamadan Nasıl doğacağım Yeniden ve yeniden Sevgili, Gecenin koynundan Şafağa Bu müebbet hükmünü Nasıl kıracağım Can, ses versene Ne olur, burdayım de Ben senden Hiç gitmem ki de Ses ver Nasıl öleceğim, Nasıl doğacağım Ben geceme Saat geceyarısından Tam ikiyi yol alırken akrep Açılan yelkovanından Nasıl hakikati haykırıp Kandıracağım Avutacağım sensiz, sessiz nefesi Be insafsız sürgünüm Şımarık firarim Bir masal gibi mi başlamıştı Ellerinden, zindanın cidarlarına Alaylı ama toz yutmuş divitinden Saçılan ilahi bir iltifat misali Yüküne dirhem Yakana kül olmak istemedikce Ben dokunamadıkça Sarılamadıkça sesine Sen daha da içine akıttın Görünmez fail gibi Gizli gizli Daha da derin köklerine Beni bildiğim bilmediğim Onca sanrıya Sökün ettin Tutsak ektin Arsız bir ısırgan misali yar Oysa uzanıvermekten Acınla beslemekten başka Pay bilemeyen Bir bıçak, çakı gibi Kesilirken sol yanına Öyle ayrı düş’tük ki Rüyadan, ümitsiz Öyle biçare arafında Mührü silinmiş, çalınmış Geceymiş vuslat Ölüm Niyadında |