BÜKÜLEN KIYILARIN ÇAĞRISIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın www.youtube.com/watch?v=cpFuXKXJB_o
bir yanlışlıktan geliyoruz, hiçliğe fırlatılmış yürüyerek gidilemeyen yarı düşsel yerlerden simsiyah bir ırmaktan geçiyoruz; kararsızlık ırmağı elimizde ezilmiş sözcükler, resimler, boşluklar konuşmayı unutmuştuk dünya neredeydi insanlar, savaşlar, yıkımlar yuvarlanıverdi önümüze bütün o metalik şeyler ölüm kararları; dudakların en kolay oyuncağı anlamıştık tedavisi yoktu artık yüzlere yerleşen kayalığın saf bir yalnızlıktan geliyoruz, biz biz; dünyanın en ıssız çocuğu biz, yani ben ve kitaplarım öyle üşüyor ki anlam kesmeseydi yolumuzu bunca çıkmaz sokak kolay kolay düşmezdik bu üşüyüşün dipsizliğine sırtımıza saplanmış bir haksızlıktan geliyoruz yankılarımız çamur içinde kulakları kanatıyor bozuluşun sesi sınırsızlıktan ve iptal edilmiş imgelerden geliyoruz düzeltmek için bükülen kıyıları daha ne kadar uzaktadır ki taşların haykırışı mesafe denen o renksiz ve kokusuz şey daha ne kadar ayrılmayacak belleğin kapısından oysa mesafe tanrı kadar kalabalık şurada duran şey, şu kapkara hisleri gazete kağıdına sarılı kimin koyduğu bilinmeyen şu erimeyen buz toplum ve (nan)körlük sözleşmesi insanlar arasındaki kopmayan sonsuz bağ buydu taşların konuşmak istediği kimsenin duymadığı, buydu ne zaman duyar gibi olsak usulca yanımıza sokulur bir yenilgiden gelme hissi |
bu çağ böyle zorba bi çağ...bu çağ insanı mağlup edip kendini öyle unutturuyor...bir şeyleri sindirmek istiyosun ama yutamıyosun...bütün bu arta kalan çöplüklerden ne ararsan var kursağında...
her geçen gün mesafe büyüyor...karanlık büyüyor ve kayalıklardan geçilmeyen devasa bir h.içlikle beraber...
ve yukarıdaki resim, yani delik deşik olmuş o duvar; biz hiç konuşmasak da her şeyi en ayrıntılı detaylarıyla iki metreden anlatıyo...
ne güzelsin şiir...çokça sevgiler...