Bir Hüzün Tutkununun Saplantılı AlgısıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bezen sıfıra bile razı gelir insan...
külfeti hoşluğundan düştükçe yokluğu içinde çoğalan bir hayata rüzgarı eşikte sıkışıp kalmış mavisini de kendi elleriyle ağartan hayaller eklenince sonunda kurumuş bir incir çekirdeğini doldurmaya bile razı hale gelmiştim bir kolu sürekli yerinden çıkıp duran oyuncak bebekler gibiydi ruhum tamamlamaya çalıştıkça eksik parçamı sanki hiçbir zaman o bedene ait değilmiş gibi tutunmaya çalıştığım her yerime yabancı kaldım ve ben her çaresiz denememde bir bütün olmayınca yeniden ağlayan o çocuğun iki hıçkırığı arasındaki sonsuzlukta öylece kalakaldım tüm olanaksızlıkların olasıca hale gelmiş yenilgilerinde şaşkın tüm açık yolların kapanası trafiğinde sıkkın tüm kalabalıkların batasıca yalnızlığında mahkum kalmış gibi bir hüzün tutkununun saplantılı algısının ötesine de geçemedim kısacası sekteye uğramayan her taşın defalarca düştüğü baş ya da kuşların pislemek için yolunu gözlediği o saç gibi şanssızlığımı da tabii ki hiçbir şansa yoramadım şimdi sen söyle bunca umutsuz cümlenin ardından tut ki güneşli bir cümle kurmak istesem yaklaşan gri bulutlar ve kulakları sağır eden bu şimşekler için nasıl bir kılıf dikmeliyim ben hiç mi hiç bilemedim külfeti hoşluğundan hoşnutsuzluğu varlığımdan düştükçe hayatın merak ediyorum tanrım kendinden eksilmenin o meşhur dibine ben ne zaman vuracağım y... |