Tanıtım Yazısı
"Rumeli Hisar`ında günün ilk ışıkları sisler arasından boğazın akıntılı suyu üzerine ışıdığı saatlerde, tek tük insanlar ve yoldan geçen arabalar şehri ağır ağır uyandırıyordu. Ülkede üç yıl önce yapılan 12 Eylül askeri darbesi, kentin üstüne yoğun bir sis bulutu gibi çökmüştü. Burak, en nihayetinde dağılacak olan sisin beraberinde darbenin etkilerini de götürmesi metaforunu kurgulayıp `ne güzel olurdu,` diye düşünüyordu. Uykusu kaçtığı sabahlarda -ki son zamanlarda bu sıkça oluyordu- sahilde yaptığı yürüyüşlerden sonra Akasya Çay Bahçesi`nin tahta sandalyelerinden birine oturup gazetesini okurdu. Çoğu zaman bütün gününü orada geçirirdi. Son sınıftayken, üniversiteye yeni atanan Dekan`ın, boş atıp dolu tutturma taktiği ile sözde tespit ettiği kişilerle, geçmişe dayanan siyasi bir hesaplaşması vardı ve bu nedenle mezuniyeti bir yıl gecikmişti. Üst sınıftaki solcu öğrenciler, Burak`ın üniversiteye girdiği yıl atanan faşist dekanın arabasını okul bahçesinde yakmışlardı. Dekan istifa edip geldiği kent olan Ankara`ya kaçmıştı ve aradan dört yıl geçtikten, askeri darbe olduktan sonra aynı üniversiteye yeniden atanmıştı. Ancak şimdi son sınıf öğrencileri, Dekan`ın ilk kez okula atandığı yıldan kalan son öğrenciler olmaları sebebiyle kurban onlardı."
daha fazla
Yazar: Murat Yaykın
Yayınevi: Kalkedon Yayıncılık
ISBN: 9789944115599
Sayfa: 212s.
Boyut: 13,5x21 cm
Kapak:
Tarih: 2009
Kağıt Tipi:
Raf İstatistikleri
Okudum: 1 kişi
Okuyacağım: 1 kişi
12 yıl
İnceleme
Aman Ormancı
Nasıl hecelersen hecele
Hep aynı biçimde yazılıyor
Ayrılık
Çok yol bilenler geçti
Ayağını yordamına göre uzatan
Kurdun kuşun bileceği hal değilmiş ya öylesi işte
Eski sözlere yeni kafiye bulmak gerekmez
Suyu sefası kendine yeten
Stabilize bir eğlenmektir hayat
Her sevdalıya aşık atmak gerekmez
Sen, o hep önden giden
Çatallanan bahçesindeyken sevişmenin
Ki çıplak ve bensizliği ele almışken
Ne anlattığını bilmek istemeyen
Şiirler getiririm arkandan
Bir devrik cümlem kalır acınası
İki çekingen benzetmem belki
Ve derisi soyulmuş bir nakaratım kalır
Yoluna ağladığım o türküden
Artık ehemmiyeti kalmaz
Köprünün
Ve hoş gül içimlik suların
Ya da
-içkiden olsa gerek-
Masayı yıkan ormancının
Nasıl kıydın diye sormanın da manası yoktur
Suç delilleri ortadadır
Ve zaten
Kim olsa katılır akışına gerisinin
Aman ormancı
Canım ormancı
Köyümüze bıraktın
Yoktan bir acı
Acı köyde ya o yüzden türkü,
Yoksa roman olacak
Kentimizde geçse öyküsü
Bir de gülüşün kalır
Dişlerinin etrafından
Ve bilişin kalır
Her şeyi ama her şeyi
Eski haliyle
Yılmaz Erdoğan
Nasıl hecelersen hecele
Hep aynı biçimde yazılıyor
Ayrılık
Çok yol bilenler geçti
Ayağını yordamına göre uzatan
Kurdun kuşun bileceği hal değilmiş ya öylesi işte
Eski sözlere yeni kafiye bulmak gerekmez
Suyu sefası kendine yeten
Stabilize bir eğlenmektir hayat
Her sevdalıya aşık atmak gerekmez
Sen, o hep önden giden
Çatallanan bahçesindeyken sevişmenin
Ki çıplak ve bensizliği ele almışken
Ne anlattığını bilmek istemeyen
Şiirler getiririm arkandan
Bir devrik cümlem kalır acınası
İki çekingen benzetmem belki
Ve derisi soyulmuş bir nakaratım kalır
Yoluna ağladığım o türküden
Artık ehemmiyeti kalmaz
Köprünün
Ve hoş gül içimlik suların
Ya da
-içkiden olsa gerek-
Masayı yıkan ormancının
Nasıl kıydın diye sormanın da manası yoktur
Suç delilleri ortadadır
Ve zaten
Kim olsa katılır akışına gerisinin
Aman ormancı
Canım ormancı
Köyümüze bıraktın
Yoktan bir acı
Acı köyde ya o yüzden türkü,
Yoksa roman olacak
Kentimizde geçse öyküsü
Bir de gülüşün kalır
Dişlerinin etrafından
Ve bilişin kalır
Her şeyi ama her şeyi
Eski haliyle
Yılmaz Erdoğan
daha fazla
Kalkedon Yayıncılık
- Puan vermedi
Aze`nin İzi
Murat Yaykın
- Kalkedon Yayıncılık
- 2009