Ateşten Doğuşun Hikayesi
Bu, sadece bir Mareşalin biyografisi değil; bir idealin, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun romanıdır.
Mustafa Kemal. Bir liman şehri olan Selanik’in tozlu sokakları...
(Karakterler: Mustafa Kemal Paşa, Kurgusal İktisatçı Dr. Orhan Bey, Kurgusal Yerli Tüccar Ziya Bey, Genç Katip Rıza Bey) 1923, İzmir İktisat Kongresi Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmış, ancak ülke ekonomisi tam bir enkazdı. Mustafa Kemal Paşa, daha Lozan Antlaşması imzalanmadan önce, savaşın kazandığı bağımsızlığı ekonomik temellere oturtmak için İzmir’de bir İktisat Kongresi topladı. Kongre salonunda, Anadolu’nun her köşesinden gelen çiftçiler, tüccarlar ve sanayiciler, yıkılan Osmanlı ekonomisinden kalan acı mirası konuşuyordu. Tartışmaların merkezinde tek bir soru vardı: Bu yoksul ve yıkık ülke, nasıl zenginleştirilecekti? Mustafa Kemal kürsüye çıktı. Sesi sadece tüccarları değil, tüm ulusu hedefliyordu. “Beyler,” dedi Paşa. “Siyasi bağımsızlığımızı kanımızla kazandık. Ancak bu bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıkla taçlanmadıkça eksik kalacaktır. Kapitülasyonların yarattığı sefalet, yabancı sermayenin kontrolündeki demiryolları ve limanlar… Bunlar, bir daha asla yaşanmamalıdır.” Bloknot: Paşa'nın ilk ekonomik vizyonu Karma Ekonomi modeline yakındı; özel teşebbüsü desteklemek, ancak yabancı tekellerin yerine ulusal bir burjuvazi yaratmaktı. Ancak özel sermayenin yetersizliği ve 1929 krizi, Devletçilik ilkesini kaçınılmaz kılacaktı. Kongrede, yerli üretimi ve ulusal bankacılığı destekleme kararları alındı. Mustafa Kemal, bu kararlarla Yerli Tüccar Ziya Bey gibi girişimcilere umut aşılamak istiyordu. 1929, Kara Perşembe ve Zorunlu Dönüş Türkiye, adım adım toparlanmaya çalışırken, tüm dünyayı sarsan büyük bir felaket yaşandı: 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı. Küresel ticaret durmuş, fiyatlar dibe vurmuştu. Türkiye, bu kriz karşısında kendi ayakları üzerinde durmak zorunda olduğunu acı bir şekilde öğrendi. İktisatçı Dr. Orhan Bey, Maliye Bakanlığı’nda kriz raporlarını incelerken umutsuzdu. “Paşam,” dedi, raporu masaya koyarak. “Özel sektör, bu krizi aşacak güce sahip değil. Gemi batıyor. Acil ve radikal önlemler almalıyız.” Mustafa Kemal Paşa, sert bir kararlılıkla yanıtladı: “Özel sermayenin yetersiz kaldığı bu gibi hayati durumlarda, Devlet öncü olmak zorundadır. Milletin refahı için sanayileşmek bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bizi kimse kurtarmaz, kendimiz inşa edeceğiz.” İşte bu zorlu dönemeç, Devletçilik ilkesini netleştirdi. Devletçilik, sadece ekonomiyi korumak değil, aynı zamanda ülkenin kalkınma ve sanayileşme hamlelerini bizzat planlamak ve finanse etmek anlamına geliyordu. Milli Bankacılığın Yükselişi Devletçilik ilkesinin ilk somut adımı, ulusal bankacılık ve sanayi hamleleri oldu. Genç Katip Rıza Bey, şimdi Maliye Bakanlığı’nda Dr. Orhan Bey ile çalışıyordu. Bankacılık Kanunları’nın hazırlanmasında görevliydi. Sümerbank ve Etibank gibi dev kamu bankalarının kuruluş kararları, bizzat Mustafa Kemal Paşa’nın talimatıyla Meclis’ten hızla geçiriliyordu. Ziya Bey, 1923'te İzmir'de umutlanan tüccardı. Ancak krizde iflasın eşiğine gelmişti. Bir gün Ankara'ya çağrıldı. Paşa'nın çalışma odasında, Dr. Orhan Bey ile karşılaştı. Dr. Orhan Bey, Ziya Bey’e yeni kurulacak devlet destekli bir tekstil fabrikasının planlarını gösterdi. “Ziya Bey, siz buraya sermayenizle değil, tecrübenizle lazımsınız. Devlet, size finansmanı sağlayacak, ama siz bu fabrikayı işleteceksiniz. Bu fabrika, özel mülk değil, milletin mülkü olacaktır. Devletçilik, birlikte kalkınmaktır.” Ziya Bey'in gözleri parladı. Yıllarca tek başına mücadele etmişti. Şimdi, Cumhuriyetin dev gücü onun arkasındaydı. Mustafa Kemal’in Devletçilik ilkesi, Halkçılık ilkesiyle birleşiyordu: Devletin öncülük ettiği sanayileşme, bir avuç zengini değil, tüm halkı zenginleştirmeyi amaçlıyordu. Bu sayede, askeri cephede kazanılan bağımsızlık, ekonomik cephede de garantilenmiş olacaktı
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.