Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
YÜZYILIN IŞIĞI Mustafa Kemal Roman Hüseyin TURHAL
Ateşten Doğuşun Hikayesi Bu, sadece bir Mareşalin biyografisi değil; bir idealin, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun romanıdır. Mustafa Kemal. Bir liman şehri olan Selanik’in tozlu sokakları...
7. Bölüm

Dördüncü Bölüm: Trablusgarp ve Balkan Cepheleri

14 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

İttihatçıların Gölgesinde Askerlik
Mustafa Kemal, 1909 yılında, II. Abdülhamid rejimine karşı Meşrutiyet'i savunan 31 Mart Vakası (gerici ayaklanma) üzerine Selanik'ten gelen Hareket Ordusu'nun Kurmay Başkanı olarak İstanbul'a yürüdü. Bu görev, onun askeri yeteneğini bir kez daha kanıtladı.
Ancak, Mustafa Kemal'in İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) siyaset yapma biçimine dair eleştirileri giderek derinleşiyordu. O, ordunun kesinlikle siyasetten arındırılması gerektiğine inanıyordu.
Bir toplantıda sert bir sesle görüşünü dile getirdi: "Siyaset yapan komutan, cephede yenilir! Ordu, siyasetten ayrılmadıkça vatan kurtulamaz."
Bu net tavrı, İttihatçı liderlerle, özellikle de Talat ve Enver Paşalarla arasında soğuk rüzgârların esmesine neden oldu. Zaten farklı bir vizyona sahip olan Mustafa Kemal, kısa süre sonra İTC'den ayrıldı.
Trablusgarp'ta Gönüllü Bir Kurmay
1911 yılı, Osmanlı'nın Afrika'daki son toprak parçası olan Trablusgarp'ın (Libya) İtalyanlar tarafından işgal edilmesiyle sarsıldı. Osmanlı ordusu, deniz yoluyla bölgeye yardım gönderemiyordu. Vatansever subaylar, çölden gizlice, gönüllü olarak Trablusgarp'a gitmek zorundaydı.
Mustafa Kemal, bu gönüllü subaylar arasındaydı. Gazeteci kılığında, Şerif Bey takma adıyla, yorucu ve tehlikeli bir yolculuktan sonra Trablusgarp'a ulaştı.
Burada, yerel halkı (Senusileri) örgütledi. O, sadece asker değil, aynı zamanda halkın direnişini organize eden bir liderdi. Tobruk ve Derne bölgelerinde İtalyanlara karşı gerilla taktikleriyle etkili bir direniş sergiledi. Çölün ortasında, modern silahlara sahip bir orduya karşı yerel aşiretlerle birlikte mücadele ediyordu. Bu, onun örgütleme ve liderlik yeteneğinin en erken ve çarpıcı örneklerinden biriydi.
Balkanlar'ın Kâbusu: Vatanın Kaybı
Mustafa Kemal Trablusgarp'ta savaşırken, Balkanlar’da büyük bir felaket patlak verdi: Balkan Savaşları (1912).
Balkan devletleri, Osmanlı'ya karşı birleşerek cephe açtı ve Osmanlı ordusu, siyasetin içine karışmış, yorgun ve disiplinsiz yapısı nedeniyle ağır bir yenilgi aldı. Mustafa Kemal, hızla İstanbul'a geri çağrıldı.
Geri döndüğünde karşılaştığı manzara yıkıcıydı. Memleketi Selanik'in de dâhil olduğu büyük toprak parçaları kaybedilmiş, yüz binlerce Müslüman mülteci Anadolu'ya sığınmak zorunda kalmıştı. Manastır’da okuduğu, çocukluğunun geçtiği yerler artık vatan toprağı değildi.
Mustafa Kemal, bu felaketin nedenini açıkça görüyordu: Ordunun siyasete karışması ve liyakatsizlik. Bu acı tecrübe, onun zihninde yeni bir vatan idealini pekiştirdi. Kaybedilen topraklar yerine, elde kalan topraklarda güçlü ve modern bir ulus inşa etme fikri derinleşti.
Balkan yenilgisi, Mustafa Kemal’in askeri reform tutkusunu körükledi.
Sofya'da Diplomasiden Gözlem
Savaşın ardından, askeri ateşe (ataşemiliter) olarak Sofya'ya atandı. Bu görev, cepheden uzak, diplomatik bir pozisyondu. Ancak Mustafa Kemal için bu, bir sürgün değil, tam tersine Avrupa'yı, siyaseti ve modern ordu yapısını yakından inceleme fırsatıydı.
Bulgaristan’daki görevi sırasında, Avrupa yaşam tarzını, Meclis çalışmalarını ve askeri organizasyonları gözlemledi. Sivil hayata daha çok karıştı, Batı danslarını öğrendi, hatta bir subay balosuna Yeniçeri kıyafetiyle katılarak dikkatleri üzerine çekti.
Sofya'dayken, dünyanın bir Büyük Savaş'ın eşiğinde olduğunu açıkça görüyordu. Bu gözlem yeteneği, onu yaklaşan fırtınaya hazırlayacaktı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL