Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
YÜZYILIN IŞIĞI Mustafa Kemal Roman Hüseyin TURHAL
Ateşten Doğuşun Hikayesi Bu, sadece bir Mareşalin biyografisi değil; bir idealin, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun romanıdır. Mustafa Kemal. Bir liman şehri olan Selanik’in tozlu sokakları...
39. Bölüm

Bölüm 5: Anadolu'da Yükselen Feryat

7 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Ana Odak Noktası: Samsun’a çıkış ve Millî Mücadele’nin örgütlenmesi. Halkı birleştirme süreci.
Tematik Vurgu: Cehaletle Savaş (Ulus bilincini uyandırma)
Mondros Mütarekesi, 1918. İmparatorluğun dört bir yanından yükselen hüzün ve teslimiyet sesleri, Mustafa Kemal’in kulaklarında bir feryat gibi çınlıyordu. İstanbul’da, düşman gemilerinin gölgesinde, padişah ve hükümet teslimiyeti seçmişti. Ülke, karanlık bir umutsuzluğa sürükleniyordu.
Kemal, o anlarda ne Trablus’taki ne de Çanakkale’deki kahramanlıkların yeterli olmayacağını biliyordu. Şimdi savaş, düşmanın silahlarıyla değil, milletin zihnindeki teslimiyet ve cehalet ile verilecekti.
"Tek kurtuluş yolu, milletin bizzat kendi geleceğine el koymasıdır," diye düşündü. Bu, bir bilimsel önerme kadar kesindi. Bir vücut direnmeyi bırakırsa, ölür.
19 Mayıs 1919. Mustafa Kemal, 9. Ordu Kıtaları Müfettişi resmî göreviyle, İngilizlerin şüphesini çekmeden, Bandırma Vapuru ile Samsun’a ayak bastı. . Bu yolculuk, sadece coğrafi bir yer değiştirme değildi; bir dönüşümün başlangıcıydı.

Samsun’a çıktığında, gördüğü manzara içler acısıydı. Halk bitkindi, işgalciler keyifliydi. Ancak asıl tehlike, halkın büyük çoğunluğunun, "kurtuluşun ancak yabancı bir gücün himayesiyle" olabileceği fikrine inanmasıydı. İşte Kemal’in ilk ve en büyük cehaletle savaşı buydu: Manda ve himaye fikrine karşı çıkmak.
Hemen Amasya’ya geçti. Burada, yorgun ve umutsuz Anadolu halkına seslenen, tarihin en önemli bildirgelerinden birini kaleme aldı. Bu bildirge, bir emir değil, bir analiz ve eylem planıydı.
Amasya Tamimi’nde geçen o sarsıcı cümleler, milletin ruhuna işlemişti: “Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir. Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
Bu, millet egemenliği fikrinin ilk tohumuydu. Kemal, halka kendilerini kurtaracak bilginin, aklın ve gücün bizzat kendi içlerinde olduğunu söylüyordu. Bu, Fen, İlim ve Bilimin siyaset alanındaki en radikal uygulamasıydı.
Ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri geldi. Kemal, askerlik görevinden istifa ederek sine-i millete (milletin bağrına) döndü. Artık rütbesi yoktu, ama halkın kalbindeki sönmez ışığı vardı. Bu kongreler, Anadolu'nun dört bir yanından gelen delegelerin, bir meclis gibi toplanarak ulusal kararlar aldığı, cehaleti yenen kolektif aklın zaferiydi.
Sivas Kongresi’nde, tüm yerel direniş cemiyetlerini tek bir çatı altında, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirdi. Bu örgütlenme, duygusal tepkilerle değil, rasyonel ve merkezî bir yönetim ihtiyacıyla doğmuştu.
Kemal, halkla sürekli temas halindeydi. Köylüye, esnafa, aydına konuşuyor; onların umutsuzluğunu dinliyor, ancak her seferinde onlara bağımsızlığın kutsal bir hak olduğunu anlatıyordu. Ona göre, bir ulusun köleliği kabul etmesi, cehaletin en son ve en acı sonucuydu. Bu yüzden, Manda ve Himaye fikri kati surette reddedilmeliydi.
Milli Mücadele’nin bu ilk örgütlenme evresi, Mustafa Kemal’in sadece askerî liderliğini değil, aynı zamanda halk psikolojisini anlayan bir eğitimci ve vizyoner yönünü de ortaya koydu. O, milletin içinde yatan gücü uyandırmış, dağınık feryatları tek bir ulusal bilince dönüştürmüştü. Bağımsızlık ateşi yanmaya başlamıştı ve artık bu ateşin merkezi Ankara'ydı.
Bölüm Sonunun Vurgusu
Anadolu artık uyanmıştı. Mustafa Kemal, işgal güçlerinin ve İstanbul Hükümeti'nin tüm engellemelerine rağmen, millî iradeyi temsil eden bir meclisin toplanması için gerekli zemini hazırlamıştı. Savaş, cephelerde başlamadan önce, eğitim ve bilinç cephesinde kazanılmıştı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL