SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
Khaalid, her sabah annesinin boş testilerle kuyudan döndüğünü, babasının gözlerindeki kederin derinleştiğini görüyordu. Çocuklar artık oyun oynamıyor, büyükler ise ateş başında sadece susuyordu. Sahra, onları terk etmişti; ama Nil, uzak bir masal gibi, hâlâ fısıldıyordu. Sabah, Khaalid köyün dışına yürüdü. Tarlaların ötesinde, bir zamanlar antilopların otladığı otlaklar, şimdi kumla kaplıydı. Uzakta, toz bulutu gibi bir şey kıpırdanıyordu. Önce bir yanılsama sandı, sonra kalbi hızlandı.
“Baba!” diye bağırarak koştu. ”Bir şey geliyor!” Babası, Tareq ve birkaç köylü, hemen kapıya döküldü.
8.1. Leopar Kral Kwakwu'nun Kervanı
Uzakta beliren toz bulutu, önce bir hayalin kıpırtısı gibi göründü. Ama sonra gerçek adımların ritmine büründü. Yüzlerce eşek, yüklerle ağırlaşmıştı. Ardında binlerce ayak, Sahra’nın suskun toprağını inletti.
Khaalid, köyün dışındaki taşlara oturmuş, gözlerini kısmış izliyordu. Herkese haber vermek üzere daha güçlü bağırdı: “Birileri geliyor… çok kalabalıklar!”
Köylüler kısa sürede toplandı. Toz bulutu yaklaştıkça hava bir anlığına ağırlaştı. Sanki rüzgâr bile beklemek üzere durmuştu. Ayrıntılar seçilir olduğunda askerî kıyafetli adamlar, zırhlı süvariler, kalkanlı yayalar, mızrak taşıyan dizili birlikler görüldü. Aralarına karışmış kadınlar, çocuklar, yaşlılar; sanki bir halk yerinden sökülmüş, doğuya sürülüyordu.
Kervanın önünde, gözleri kumla bilenmiş bir adam yürüyordu. Sırtında bir leopar postu, belinde çift ağızlı bir taş balta, yüzünde Sahra'nın kırılmamış iradesi vardı. Dede bastonuyla yaklaştı. “Kimsiniz? Nereye böyle?”
Adam, kervanı durdurdu. Bakışları köyün üstünden geçerken, sesi kumla yontulmuş bir kaya gibi yankılandı: “Ben Leopar Kral Kwakwu’yum,” dedi. ”Leoparlarla konuşabilirim.”
Khaalid, kalabalığın arasından bakarken, Leopar Kral’a bir şey fısıldar gibi seslenir: “Benim büyük büyük dedem de bir leoparla konuşmuş…”
Kalabalığın içinden biri hafifçe kıkırdadı. ”Herkes leoparla konuşmaya başladı,” diye mırıldandı yaşlı bir adam. Ama Kwakwu, Khaalid’e kısa bir bakış fırlattı; hafife almıyordu. Khaalid, adamın duruşundaki sertliğe rağmen gözlerinde bir yorgunluk, geçmişten sızan bir acı sezdi. Güçlüydü, evet… ama bu güç sadece hayatta kalmak için değil, yön vermek için doğmuştu.
“Sahra'nın en güçlü adamıyım,” dedi Leopar Kral Kwakwu. ”Ama bu güç artık burada harcanmaz. Onu Nil’de büyüteceğim. Güneşin doğduğu yerde, suyun hiç susmadığı yerde, yeni bir krallık kuracağım.”
Köylüler arasında fısıltılar yükseldi. Kimi bu ismi duymuştu, kimi sadece duyduğu korkuyu yutkundu. Dede sessizce başını eğdi. “Burada toprağın kalbi kurudu,” dedi. ”Sen yeni bir yürek mi arıyorsun, Leopar Kral Kwakwu?”
Leopar Kral Kwakwu, dudaklarında belirsiz bir kıvrımla cevapladı: “Hayır. Orada insanları birbirine bağlayan sadece korku değil, adalet olacak,” dedi Kwakwu. ”Orada çocuklar sabahları göğe değil, kurallara güvenerek uyanacak.”
Köylüler, şüpheyle birbirine bakarken, Tareq öne atıldı. ”Bize yol gösterin!” dedi, sesi umut ve öfke karışımı. ”Burada ölmektense, Nil’e yürürüz!”
Ama dede, bastonunu vurarak itiraz etti. ”Atalarımızın ruhu bu topraklarda. Sahra’yı terk etmek, ruhumuzu terk etmektir.”
Kervanın içinden yükselen ritim, sadece adımların değil, tarihin ayak sesleriydi. Khaalid, askeri düzende yürüyen genç adamlara, arkalarından gelen yorgun kadınlara ve çocuklara baktı. Bu bir kaçış değil, bir göçtü. Belki de bir halkın yeniden doğuşu.
Kervanın çocuklarından biri, Khaalid’in yaşlarında bir kız, ona yaklaştı. ”Nil’de balıklar varmış,” dedi, sesi cılız ama umutlu. ”Annem, orada suyun hiç bitmediğini söylüyor.”
Khaalid, kıza bakarken, gölün eski günlerini hatırladı; Ko’ra’ların sıçrayışını, balıkların dansını. ”Gerçekten mi?” diye sordu.
Kız başını salladı, küçük bir gülümsemeyle.
“Nil,” diye mırıldandı kendi kendine. “Orada gökyüzü hâlâ konuşuyormuş,” dedi kervandaki kadın.
8.2. Kararın Gecesi
O akşam, köy ateş başında toplandı. Kervan, bir gece misafir olmuş, eşekler köyün dışına bağlanmıştı. Ateşin ışığında, tartışmalar yeniden alevlendi. Tareq, ”Kervanı takip edelim!” diye bağırdı. ”Nil, bizim son şansımız!” Bir yaşlı kadın, gözyaşlarıyla, ”Burası evimiz,” dedi. ”Atalarımız burada dua etti, burada yaşadı.” Khaalid’in babası, sakin ama kararlı bir sesle araya girdi: ”Evimiz, çocuklarımızın yaşadığı yerdir. Sahra bizi istemiyor artık.”
Khaalid, dedesinin gözlerindeki kederi gördü. Yaşlı adam, bastonuna yaslanmış, ateşe bakıyordu. ”Atalarımız, Sahra’nın kalbini dinlerdi,” dedi, sesi neredeyse fısıltıya dönüşerek. ”Ama belki… belki kalp başka bir yerde atıyor.” Bu sözler, köyü bir sessizliğe gömdü. Khaalid, annesinin elini sıktığını hissetti; küçük kardeşi, kucağında zayıf bir nefesle uyuyordu.
Gece ilerledikçe, kervanın lideri Leopar Kral Kwakwu, ateş başına oturdu. ”Yol uzun,” dedi, gözleri köyün çaresizliğini tartarak. ”Ama Nil’e varanlar, hayat bulur. Bize katılırsanız, birlikte yürürüz.” Khaalid, bu sözlerin ağırlığını hissetti. Sahra, onun doğduğu yerdi; sazlıklar, göl, Ko’ra’lar… Ama şimdi, sadece kum ve çatlaklar vardı.
Herkes uykuya çekilmiş, ama Kwakwu hâlâ ateş başında düşünüyordur. Gölge gibi yaklaşan Khaalid’i görünce sessizce seslenir: “Gel bakalım çocuk. Büyük büyük deden de leoparla konuşmuş dedin. Ne demiş sana o leopar?” Khaalid bir adım öne çıktı. Gözlerini Leopar Kral’ın leopar postuna dikti, ama sesi korkak değil, sanki yıllardır beklediği bir hatırayı anımsar gibiydi:
“Benim büyük büyük dedem de bir leoparla konuşmuş. Ona şöyle demiş: ‘Bu topraklar, suyu koruyanlara aittir. Ama su, sadece kalbiyle dinleyenlere şarkı söyler.’”
Sonra sesi alçaldı, ama gözleri parladı: “Ben de rüyamda bir leoparla konuştum. Bana şöyle dedi: ‘Sen, zamanın unuttuğu bir hikâyesin. Senin hikâyeni sadece kalbiyle dinleyenlere anlatacağım. Çünkü su, unutanlara değil; hatırlayanlara döner.’ne demek bu?”
Khaalid’in sözleri bittiğinde, kervanın uğultusu bir anlığına sustu. Rüzgârın sesi bile çekilmiş gibiydi. Leopar Kral Kwakwu, çocuğa döndü. Gözleri uzun süre Khaalid’in gözlerinde kaldı; sadece bakmadı, sanki içinde bir şey tartıyordu. Sonra ağır ağır konuştu: “Öyleyse… Senin büyük büyük deden de leopar kraldı. Sen de büyüyünce benim gibi bir Leopar Kral olacaksın. Ama unutma: Bir kral olmak, sadece hükmetmek değildir. Suya kulak vermek gerekir. Sessiz kalana, unutulana… çünkü gerçek güç, hatırlayanlarda saklıdır.”
Khaalid başını eğdi, ama bu bir korku değil, bir yemindi sanki. “Ben de suyu dinlemeyi öğreneceğim…” diye fısıldadı. Ateş çıtırdadı, yıldızlar sessizce onayladı. Sözleri taşlara kazınmış gibi yer etti. Khaalid, başını eğdi; içinde, rüyasındaki leoparın sessiz gölgesi yeniden kıpırdamıştı.
8.3. Dedenin Kararı
O gece, Khaalid uyuyamadı. Sessizce kalkıp köyün dışına yürüdü. Gölün eski kıyısına vardığında, dizlerini göğsüne çekip oturdu. Çamur çukuru, bir zamanlar balıkların dans ettiği yeri yutmuştu. Khaalid, babasının verdiği sazı elinde sıktı. ”Ko’ra,” diye fısıldadı, sanki kurbağalar hâlâ onu duyabilirmiş gibi. Ama sadece rüzgâr cevap verdi; kuru, hüzünlü bir ıslık.
Köye döndüğünde, kervanın eşeklerinin anırmalarını duydu. Şafak sökmek üzereydi. Köy, bir kararın eşiğindeydi.
Sabah, dede, konuştu: ”Sahra, bizim evimizdi. Ama evler ölür, insanlar yaşar. Nil’e yürüyeceğiz.” Khaalid, babasının gözlerindeki kararlılığı gördü; annesinin yüzünde, kederle karışık bir umut belirdi. Kervan, köyden uzaklaşırken, bir toz bulutu bıraktı. Ve Khaalid, o tozun içinde, yeni bir yolun açıldığını hissetti. Göç, bir fikir olmaktan çıkmış, bir zorunluluğa dönüşmüştü. Khaalid, rüyasında leoparla konuşan çocuktu. Nil'e ulaşmak onun için bir kaderdi. Ve Khaalid, çocuk kalbiyle, bu yolun onu nereye götüreceğini bilmiyordu.
8.4. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)
Sahara (merakla): “Nil-7… Sence Khaalid gerçekten bir leopar kral olabilir mi?”
Nil-7 (hafif bir duraksamayla): “Bir kral olmak, taç takmakla değil, yük taşımakla olur Sahara. Khaalid, yükün ne olduğunu görmeye başladı. Bu da başlangıçtır.”
Sahara (kaşlarını çatıp): “Ama neden herkes hatırlayanlara bu kadar önem veriyor? Su bile…”
Nil-7 (yumuşak bir tonda): “Çünkü hatırlamak, sadece geçmişi değil, sorumluluğu da taşımaktır. Su, sadece hatırlayanlara döner çünkü ancak onlar onun kıymetini bilir.”
Sahara: “Yani unutanlar… susuz mu kalır?”
Nil-7 (sessiz bir onayla): “Evet. Çünkü su, unutulmak istemez.”
Sahara (bir süre düşünür, sonra fısıldar): “Ben de unutmayacağım. Ne Sahra’yı… ne Nil’i… ne Khaalid’i.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.