SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
Bölüm 8: Göğe Yükselen Fenerlerden Balonlara (M.Ö. 3094)
Uçurtma denemeleri artık Kemet köylerinin eğlencesi olmuştu. Çocuklar Nil kıyısında küçük uçurtmalarını uçuruyor, bilginler ise daha büyük ve daha güçlü tasarımlar üzerinde çalışıyordu. Turistler bile çıkmıştı: Nubya’dan gelen tüccarlar, ”bir kere göğe çıkmak” için ödeme yapıyor, uçurtmaya bağlanıp rüzgârla yükseliyorlardı. Köylüler buna ”uçma turizmi” adını takmıştı.
Ama bir gün, Kayıtlar Salonu’nda başka bir sürpriz yaşandı. Genç bilginlerden biri, eski mektupların arasında kırışmış bir parşömen buldu. Üzerinde bir çocuğun titrek yazısıyla şunlar yazıyordu: Mektup (Çeviri): “Sevgili Ankhur, Köyümüzde şenlik vardı. Afrika olimpiyatlarını kutlamak için yüzlerce fener yaptık, içine küçük ateşler koyduk. Gece olunca hepsini aynı anda göğe saldık. Gökyüzünde yıldızlar çoğalmış gibiydi! Ben de fenere bir mektup koydum. Belki dileğimi rüzgâr sana götürür diye… Merit”
Mektubun köşesinde kömürle çizilmiş basit bir resim vardı: bambu çemberin üstüne bağlanmış yuvarlak pirinç kağıdından torba, içinden yanan parafin bloglarından yükselen dumanla havalanıyordu. Bilgin heyecanla salonun ortasına koştu: “Efendiler! Bakın! Uçurtma rüzgârla yükseliyor, ama ateş de havayı yukarı taşıyor! Biz de bu fenerlerin devini yapabiliriz!”
Karmen kaşlarını kaldırdı: “Yani ip olmadan göğe çıkacağım? Bir çocuğun yaktığı torbanın içine girip havalanacağım öyle mi?”
Bilgin: ”Isınan hava yükselir, efendim! Bu, havanın sırrı!”
Karmen: ”Haydi çalışın. Her basamak hedefe bir adım daha yaklaştırır.”
Bilginler hemen işe koyuldu. Papirüs ve ketenden koca torbalar diktirdiler, altına da bir sepet bağladılar. Köylüler bu denemeleri izlemek için toplanıyor, çocuklar kahkahalarla tezahürat yapıyordu.
8.1. İlk Denemeler
Sepete un çuvalları koydular. İlk balona koca bir ateş yaktılar, ama ateş fazla büyüyünce sepetin ipleri tutuştu. Köylüler çığlık attı, bilginler kovalarla koşuşturdu. Fakat balon Nil nehrine düşerken biri bağırdı: “Timsahlar bu akşam sıcak ekmek yiyecek!”
İkinci denemede ateş sönüverdi, balon yükselmek yerine komik bir şekilde yere yapıştı. Karmen gülmekten tahtında doğrulamadı: “Göğe değil, yerin dibine gidiyorsunuz!”
Ama üçüncü denemede işler değişti. Ateşi daha dengeli tuttular. Balon ağır ağır yükselmeye başladı. Halk sevinçle alkışladı, çocuklardan biri ”Anne bak, gökyüzüne erzak gönderiyoruz!” diye bağırdı.
8.2. İnsanlı Deneme Gökyüzündeki Bir Macera
Sonunda bir cesur bilgin, ”Ben bineceğim!” dedi ve sepete oturdu. Cesur bilgin, sepetin içine adımını attığında kalabalık nefesini tuttu. Torbanın altındaki ateş alevlendi, duman yükseldi, kumaş dev bir gölge gibi göğe şişti. Sepet ağır ağır yerden koptu. Çocuklar ”Göğe gidiyor! Göğe gidiyor!” diye bağırdı.
Balon göğe yükselirken kalabalıktan çığlıklar yükseldi. Kadınlar dualar ederken, çocuklar kollarını sallıyordu. Bilgin bağırıyordu: “Ben yıldızlara daha yakınım! Hey, aşağıdakiler! Kemet'in tüm haritasını görüyorum!”
Karmen, bilginin yükselişini izlerken derin derin düşündü. "Henüz istediğim yükseklikte değil," diye fısıldadı kendine. "Göğe çıkış dediğin bu kadar alçak olmamalı." Ardından yüzünde kurnaz bir gülümseme belirdi. "Ama," diye ekledi, "Meraklısı çok. Turistler bu keyif için bütün servetini bırakır."
Başlangıçta her şey masal gibiydi. Bilgin aşağıya el sallıyor, köylüler coşkuyla alkışlıyordu. Ama rüzgârın şiddeti arttığında işler değişti. Balon hızla yükseldi, bir noktada Nil’in sisi altında köy kayboldu. Bilgin şaşkınlıkla bağırdı: “Çok yükseliyor! Hava soğuyor, nefesim titriyor!”
Ateşi kısması gerekiyordu, ama o anda panikle suyu ateşin üzerine dökmeye çalışırken kenarına döktü. Balon bulutların üzerine çıktı. Donmuş elleriyle ipleri kavramaya çalışırken dudakları morardı. Sonra birden fark etti: ateş sönmeye başlamıştı! Islak saman tütüyor ama yanmıyordu. “Hayır! Düşeceğim!” diye çığlık attı.
Kalabalık onu artık göremiyor, yalnızca gökte küçülen bir nokta izliyordu. Yukarıda, bilgin ıslak samanları canhıraş çabalayarak yeniden tutuşturmaya çalışıyordu. Alevler bir anlık kıvılcım saçtı, sonra tekrar sönmek üzereydi. Çaresizlikle kaftanını yırtıp tutuşturdu, alevi yeniden canlandırmayı başardı. Balon yeniden yükselmedi ama bu kez yavaş yavaş süzülerek inmeye başladı. Fakat rüzgâr onu köyden çok uzaklara sürüklemişti. Nil’in kıyıları görünmez olmuş, yerine uçsuz bucaksız sarı kumlar uzanıyordu. Bilgin aşağıya baktığında içi ürperdi: ”Buralarda inemem, düşersem çöl beni yutar!”
Sepet bir süre tehlikeli biçimde savruldu, bir an yere hızla çakılacakmış gibi göründü, ama şiddetli bir rüzgâr yönünü değiştirdi. Nihayet balon, Nil’e yakın bir sazlığın üzerine inerek sepeti sertçe yere vurdu. Bilgin sepetin içinden yere yuvarlandı, nefes nefese, yüzü bembeyaz. Köylüler gün batımına kadar bekledi ama balon geri dönmedi. Günler sonra, bitkin halde geri yürüyerek köye ulaştığında halk onu ”Gökyüzünden dönen adam” diye karşıladı.
8.3. Haftalarca Süren Düşünce
Bilgin günlerce uykusuz kaldı. Her çarpıntı, her titreme, ateşin sönüp alevin yeniden doğduğu an, zihninde dönüp duruyordu. Şöyle mırıldandı: “Göğe çıkmak kolay… asıl mesele, kontrollü olarak dönmek.”
Bu düşünceyle, ateşi kontrol edecek yeni bir düzenek tasarladı. Çömlekçilerle konuştu, bronz ustalarıyla tartıştı. Bir tür ”hava girişini kısan ve açan kapak” hayal etti. Küçük bir sürgüyle ateşe giden havayı azaltıp çoğaltmak mümkündü. Böylece balon yükselip alçalabilirdi. Bir gün, Kayıtlar Salonu’nda buluşan diğer bilginlere taslağını gösterdi: “Bakın, şu kanalı daraltırsak ateş küçülür, genişletirsek büyür. Böylece yükseliş ve inişi yönetebiliriz! Fakat balon rüzgarla uzaklaşıp kaybolmaması için iple yere bağlamalıyız.”
Gerçekten de kısa sürede, Kemet’e gelen yabancı tüccarlar göğe sıcak hava balonuyla çıkmak için sıraya girdi. Rüzgarlı havalarda uçurtma ile uçuyorlar, rüzgarsız havalarda balon ile uçuyorlardı. Biri, göğe çıkmak karşılığında beş deve bıraktı. Bir diğeri, uzak diyarlardan getirdiği egzotik taşları verdi. Köylüler bu hediyelere bakıp hayran kaldılar. Artık sadece ekmek ve altın değil, ”uçma hakkı” da bir ticaret haline gelmişti. Balonlar göğe süzülüyor, sepetlerdeki yolcular kahkahalarla aşağıya sesleniyordu. Kemet’te yeni bir çağ başlamıştı: UÇMA TURİZMİ ÇAĞI.
...
8.4. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)
Sahara (Gözleri kocaman açılmış, ellerini havaya kaldırdı): “Vaaay! Demek göğe çıkan ilk insan aslında balona binmişti! Ama… çok korkutucuymuş. Ben olsam ağlardım.”
Nil-7 (metalik gövdesi hafifçe titredi, bu onun kahkahasıydı): “Evet küçük hanım. O bilgin hem kahramandı hem de biraz deliydi. Cesareti olmasa göğe çıkış hayali hiç başlamazdı.”
Sahara (kaşlarını buruşturdu): “Peki ya yere çakılıp ölseydi? O zaman herkes uçmaktan vazgeçmez miydi?”
Nil-7 (gözleri yumuşak bir ışıkla parladı): “Bazen, biri düşmeyi göze almadan diğerleri uçamaz. O bilginin düşme ihtimali, yüzlerce çocuğun gökyüzüne bakarken ‘Ben de yükselebilirim’ demesini sağladı.”
Sahara (yastığa uzanıp kıkırdadı sessizce düşündü, sonra sordu): “Yani… ilk uçanlar iplerle bağlıydı, sonra özgürce balonlarla çıktı. Peki ben? Ben nasıl uçacağım?”
Nil-7 (sesinde şefkat vardı): “Sen, onların hepsinin hayalinden doğan bir geleceğin çocuğusun. Senin için uçmak, zaten nefes almak kadar doğal. Ama yine de o bilginin korkusunu, halkın kahkahalarını hatırla. Çünkü o anlar, göğe çıkmanın gerçek hikâyesini anlatır.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.