SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
Umm Taariq kuyusundan çıkan su göl gibi, yavaşça çekilmiş, çoktan buhar olup göğe karışmıştı. Kuyunun dibi artık kupkuru, taşlar sıcak ve suskundu.
Khaalid, annesinin hasır yatağında uyuyan küçük kardeşine baktı. Çocuğun zayıf nefesleri, odanın sessizliğini deliyordu. Annesi, son kuru otları kaynatıp çorba yapmaya çalışıyordu, ama tencerede sadece buhar vardı. ”Anne, bugün ekmek olacak mı?” diye sordu Khaalid, sesi zayıf bir umut kırıntısıyla titreyerek. Annesi, gözlerini kaçırdı. ”Dayan, yavrum,” dedi, sesi kırılgan. ”Sahra, bize bir yol gösterecek.” Ama Khaalid, annesinin ellerindeki nasırların, toprağın çatlaklarına benzediğini fark etti.
Köy, bir gölgeye dönüşmüştü. Çocuklar artık koşuşturmuyor, ateş başında şarkılar susmuştu. Khaalid, babasının eski saz ağını eline aldı, ama göle gitmeye cesaret edemedi. Göl çoktan ölmüştü. Kuyunun da mezar taşı dikilmişti. Tarlalar, artık sadece birer hatıraydı. Khaalid, köyün girişinde otururken, dedesinin bastonunun toprağa vuran sesini duydu. Yaşlı adam, zayıflamış bedeniyle yavaşça yürüyordu, ama gözlerinde hâlâ bir direnç parlıyordu.
7.1. Açlığın Gölgesi
Bir akşam, köyün yaşlıları, son yiyecek kırıntılarını paylaşmak için ateş başındaki çemberde toplandılar. Ateş, zayıf bir kıvılcımla yanıyor, gökyüzü karanlık bir örtü gibi köyü sarmıştı. Küçük çocuklar annelerinin kucağında baygın gibiydi. Khaalid, annesinin kucağında, küçük kardeşinin inlemelerini dinliyordu. Bir kadın, ”Ekmek yapacak buğday kalmadı,” dedi, sesi kırılgan. Bir adam, ”Kuyu da son nefesini verdi,” diye ekledi. Sessizlik, çemberde oturanların üzerine ağır bir yük gibi düştü. Umutları toprağın çatlakları arasına karıştı.
Dede, taş gibi sertleşmiş toprağa saplayamadığı bastonuyla ayağa kalktı. sesi yorgun ama kararlı: ”Atalarımız, Sahra’nın zor günlerinde dua etti, dayandı.” dedi.
Yaşlı bir kadın, gözyaşlarıyla, ”Ama bu kadar zor günleri daha önce kimse yaşamadı."
Ama Tareq, öfkesini tutamadı. ”Dua mı? Keçi kanı gökyüzünü uyandırmadı! Sahra öldü, dede! Biz de onunla mı ölelim?”
Tareq'in annesi, ”Su bizden kaçıyor, Sahra, belki de artık bir başka hikâye anlatmak istiyor.”
Sözleri, köyü bir bıçak gibi kesti. Khaalid, babasının yumruklarını sıktığını gördü. Tareq isimli bir genç birden ayağa kalktı: ”Sahra bizi terk etti! Biz de onu terk etmeliyiz. Burada kalırsak sadece susar, yok oluruz!”
Tareq öfkeyle bağırdı: ”Açlıktan ölelim mi istiyorsunuz? Sahra bizi istemiyor artık!”
Köyün içi bir anlığına hüzüne boğuldu. Kimisi gözlerini kaçırdı, kimisi ağladı. Sözler artık dua değil, feryattı. Babası, sakin ama sert bir sesle araya girdi: ”Bağırmak, su getirmez, Tareq. Ama haklısın. Burada kalırsak, toprağın çatlakları bizi yutar.”
Tareq, ”Gitmeliyiz!” dedi, sesi öfke ve umut karışımı. Ama dede, bastonunu toprağa vurdu. ”Atalarımızın kökleri bu toprakta. Kolay terk edilmez.”
Khaalid, annesinin fısıltısını duydu: ”Aç kalan çocuk, kökten değil, gökten medet umar.”
Khaalid'in babası kararlı bir sesle, "Doğudaki Nil nehrine gitmeliyiz."
Khaalid, babasının sesindeki o kelimeyi tekrar duyunca dondu kaldı: ”Nil.” Doğuda, suyu hiç bitmeyen o nehir.
Babası Khaalid'e baktı. Gözlerinde kararlı bir ışık vardı. “Bütün çığlıklar, ağlamalar boşuna,” dedi babası. ”Köyün açlığını ancak biz sona erdirebiliriz. Gel, sana ilk av deneyimini yaşatacağım. Böylece öğrenirsin; sadece dua etmekle değil, harekete geçmekle de Sahra’yı dinleyebiliriz.”
7.2. Deve Avı ve İlk Evcilleştirme
Khaalid, babasıyla ilk kez ava çıkmıştı. Güneş, taşların üstünde birer kızgın göz gibi parlıyordu. Sessizlik, sadece rüzgârın kumları okşayan sesiyle bölünüyordu. Derken, bir deve belirdi ufukta; yalnız, ağır, kadim.
Babası, yayını gerdi. Ok, havayı yırtarak deveyi buldu. Hayvan sendeledi, diz çöktü ama ölmedi. Gözlerinde acı değil, bir tür teslimiyet vardı. Ardından, beklenmedik bir şey oldu: doğum başladı. Khaalid, ilk kez bir canlının doğumuna tanık oluyordu ve bu, bir ölümün kıyısında gerçekleşiyordu. Yavru deve, annesinin yanına kıvrıldı. Babası, onu öldürmedi. “Bu, bir işaret,” dedi. Yavru, annesinin ölüsünü kokladı, sonra Khaalid’e döndü. Gözlerinde bir şey vardı—bir tanıma, bir bağ. Köye kadar peşlerinden yürüdü.
Köye döndüklerinde, insanlar açlıkla mücadele etmek zorundaydı. Getirilen deve, köyün sofralarına kondu ve insanlar doyana kadar yediler. Ama yavru deveye dokunulmadı; Khaalid’in yanında kaldı, onun arkadaşı oldu.
Khaalid, onunla oynadı. Kumdan kaleler yaptı, deve onları yıkmadan izledi. Su getirdiğinde, deve yanında yürüdü. Geceleri, çadırın önünde uyudu. Köylüler, bu bağı izledikçe, ”İlk evcil deve,” dediler.
Yıllar sonra, Khaalid’in torunları bu hikâyeyi anlatırken şöyle derdi: “İlk deve evcilleştirme, bir okla değil, bir doğumla başladı. Ve bir çocukla, bir oyunla sürdü.”
7.3. Bir Çocuğun Rüyası
O gece, Khaalid uyuyamadı. Hasır yatağında, kardeşinin zayıf nefeslerini dinlerken, gözleri karanlığa daldı. Rüyasında, gölün eski günlerini gördü: Ko’ra’lar sıçrıyor, balıklar dans ediyor, sazlıklar rüzgârla fısıldaşıyordu. Ama sonra rüya değişti. Toprak, ayaklarının altında çatladı; göl, toz bulutuna dönüştü. Khaalid, koşmaya başladı, ama nereye gittiğini bilmiyordu. Uzakta, bir su sesi duydu; güçlü, sürekli, gölden farklı. ”Nil,” diye fısıldadı rüyasında, ama uyandığında sadece karanlık vardı.
7.4. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)
Sahara: “Nil-7… Tareq neden bu kadar öfkeliydi? Sadece susuzluk yüzünden mi?”
Nil-7: “Tareq’in öfkesi sadece susuzlukla ilgili değildi. Umudun susması, bazen sudan daha çok yakar bir insanı. O öfke, bir çocuğun içindeki kırılmış hikâyenin sesiydi.”
Sahara (düşünceli): “Ama Dede de haklı gibiydi… Köklerinden kolay kopulmaz, değil mi?”
Nil-7: “Evet. Ama bazen köklerini kaybetmeden de yürüyebilirsin, Sahara. Kökler toprağını değiştirirken seni terk etmez… Sen onları yanında taşırsın.”
Sahara: “Khaalid’in rüyasında duyduğu o ses… Nil’in sesi miydi?”
Nil-7 (yumuşak bir tonda): “Belki de suyun değil, kaderin sesiydi. Bazen bir çocuk, bir halkın uyanışını rüyasında duyar. Nil, sadece bir nehir değil… Yeni bir başlangıçtır.”
Sahara: “Yani, bir rüya bile yön gösterebilir mi?”
Nil-7: “Eğer o rüya, içten gelen bir çağrıysa… Evet. En karanlık çölde bile, bir çocuğun hayali yol gösterebilir.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.