Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
36. Bölüm

26: SAVAŞSIZ DİYALOG SENARYOSU: "Savaşsız da olurmuş" (M.Ö.4969)

50 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Bölüm 26: SAVAŞSIZ DİYALOG SENARYOSU: "Savaşsız da olurmuş" (M.Ö.4969)

26.1. Kıskanılan Bereket: Tehdit ve Diyalog

Yıllar, Nil’in suları gibi akıp geçti; bereket, toprakları altın bir örtüyle sardı. Khaalid, Batı Nil Komutanı olarak krallığın direği haline gelmişti. Kanallar, setler ve kralın fermanları sayesinde köyler çoğalmış, Paylaşım Ambarları taşmış, halkın duaları Nil’in ruhuna yükselmişti. Ancak bolluk, her zaman huzur getirmezdi. Uzak diyarlardan gelen casuslar, bereketli tarlaları gözetliyor; fısıltılar, rüzgârla yayılıyordu. Komşu kabileler bu zenginliğe göz dikmişti.

Güneyde, Nubia’nın siyah topraklı vadilerinde yaşayan Ta-Seti halkı; sert savaşçıları ve usta okçularıyla bilinen ”Yay Ülkesi”, Nil’in bolluğunu duyunca huzursuzlandı. Sahra’dan göç eden batıdaki Libyalı göçebe klanlar ve doğuda Sina’nın tozlu tepelerindeki çoban toplulukları, bu bereketten pay almak istiyordu.

Bir akşam, Khaalid sarayın yüksek kulesinde durmuş, ufka bakıyordu. Güneş, batı çölünü kızıl bir yangın gibi sararken, sadık yardımcısı Harun yanına yaklaştı.
Harun: ”Komutanım, güneyden haberler geldi. Ta-Seti’nin savaşçıları elçiler göndermiş. Bereketimizin adaletsiz olduğunu söylüyorlar; haraç istiyorlar. Batıdan Libyalılar da hareketlenmiş; sınır köylerini gözetliyorlar.”

Khaalid, yumruğunu sıkmak yerine derin bir nefes aldı. Bir an sessiz kaldı, sonra gülümsedi ve Harun’a döndü:
"Harun, küçükken dedemin anlattığı bir masal vardı onu sana anlatayım:

Çok eski zamanlarda, Sahra'da yaşayan bir prens, terkedilmiş köylerden bir cadının lanetine uğramış. Güzel yüzü, korkunç bir timsah suratına dönüşmüş. Halkı ondan korkmuş, dostları ondan kaçmış. Cadı, ‘Bu laneti yalnızca seni gerçekten tanıyıp, içindeki iyiliği gören biri bozabilir’ demiş.

Yıllar geçmiş. Bir gün, cesur ve meraklı bir genç kız, babasını kurtarmak için timsah suratlı prense gelmiş. İlk günler, onun kükremelerinden ve görünüşünden korkmuş. Ama konuşmaya devam etmişler… günler, haftalar geçmiş. Kız, onun düşüncelerini, şefkatini, yalnızlığını anlamış. Ve fark etmiş ki, kabuğunun altında derin bir yürek varmış.
Kızın güveni ve dostluğu, laneti kırmış. Prens yeniden eski yüzüne kavuşmuş, ama artık daha bilgeymiş. O gün ikisi de anlamış ki, gerçek gücü kılıç değil, birbirini anlamak ve konuşmaktan gelen bağ verir.”

Harun şaşırdı. Harun:
“Yani onlarla konuşacağız?”

Khaalid:
“Evet. Kral’a önce barışı önerelim. Elçiler gönderelim, haraç yerine ticaret teklif edelim. Kanallarımızın bilgisini paylaşabiliriz, taşkınlardan korunma yöntemlerimizi öğretebiliriz. Eğer söz çözüm olmazsa, o zaman savunma planlarını uygularız.”

O gece, Khaalid kralın huzuruna çıktı. Meşaleler taş duvarlarda altın yansımalar bırakıyordu.
Khaalid:
“Toprakların koruyucu, Nil’in seçilmişi Yüce Hükümdarım… Komşularımızdan tehditler yükseliyor. Ama savaş en son çare olmalı. Önce elçiler gönderelim. Nil’in bereketini nasıl paylaşabileceğimizi konuşalım. Onlara dostluk anlaşmaları, ticaret yolları ve taşkın bilgeliğimizi teklif edelim. Eğer bu görüşmeler sonuç vermezse, ordularımız hazır bekler. Savunma hatlarını kurar, köyleri koruruz.”

Kral sakalını sıvazladı.
“Khaalid, sen sadece kılıcın değil, aklın da komutanısın. Önce dostluk elini uzat. Ama diğer elinde kalkanını tutmayı unutma. Elçiler hazır olsun, kale planların da bir kenarda dursun. Böylece Nil’in ruhu hem barışımızı hem gücümüzü bilir.”

Khaalid başını eğdi:
“Öyleyse önce konuşacağız, yüce hükümdar. Barış olmazsa, Nil’i savunmak için savaşacağız.”

26.2. Nil’in Güneyine Yolculuk : Sabahın İlk Işıkları ve Diplomasi Hazırlıkları

Güneş, doğu ufkundan ağır ağır yükselirken sarayın avlusu telaşlı ama düzenli bir hazırlık içindeydi. Altın yaldızlı taş duvarların önünde, eşekler ve atlar dizilmiş; yük hayvanlarının sırtına çuvallar, haritalar ve ustaların aletleri yüklenmişti. Avlunun köşesinde, bronz miğferleri güneş ışığını yakalayan on iki seçkin muhafız, kalkanlarını yere dayamış sessizce bekliyordu.

Khaalid, uzun adımlarla avluya girdi. Üzerinde, omuzlarından yere dökülen ince altın işlemeli mavi bir pelerin vardı. Pelerinin altında, yolculuk için hafif ama sağlam zırhını giymişti.

Harun, elinde bir tomar parşömenle yanına yaklaştı.
“Komutanım, yol haritalarını getirdim. Nubia’ya giden iki rota var: Nil’in kıyısından, ya da çölün kenarından. Hangisini seçeceğiz?”

Khaalid, haritaya göz gezdirdi, sonra sakin bir sesle cevap verdi:
“Nil’in kıyısından gideceğiz. Su, yol boyunca dostça görünmemizi sağlar. Nubialılar bizi asker gibi değil, komşu gibi görmeli.”

Bu sırada elçiler öne çıktı. Biri, ince sakallı ve parlak gözlü Eliam, diğeri ise sakin ve ölçülü konuşan Naref idi. Eliam hafifçe eğilerek konuştu:
“Komutanım, sözlerimizi hazırladık. Ancak Nubia kralı gururlu bir adamdır; doğrudan teklif yerine önce dostluk hikâyeleriyle başlamalıyız. Kalbine giden yol, kulağından geçer.”

Khaalid gülümsedi.
“İşte bu yüzden siz bizimle geliyorsunuz. Kılıçlar bazen köprüleri yıkar, ama sözler onları inşa eder.”

Arka tarafta, ustalar da hazırlık yapıyordu:
Kanal Ustası Maatu, uzun sazdan yapılmış ölçüm çubuğunu eline almış, ”Nil’in taşkınlarını okuduğumda mevsim tahminlerini anlatacağım,” diyordu.

Tarım Ustası Hori, elindeki küçük bez torbadan buğday ve arpa tohumlarını göstererek, ”Bu tohumları hediye olarak sunarız; verimli toprakların simgesi olsun,” dedi.

İnşaat Ustası Menes, taş ve kil örneklerini çuvalına koyarken, ”Onlara hızlı tahkimat yapmayı gösterirsek, bizi dost olarak görürler,” diye ekledi.
Harun, Khaalid’e yaklaştı ve hafifçe fısıldadı:
“Önce nereye, Komutanım?”

Khaalid, devesinin boynunu okşayarak cevap verdi:
“Nil’in kalbi güneyde atar. Önce Nubia’ya gideceğiz. Suyu paylaşmayı öğrenirsek, bereketi de paylaşabiliriz. Onları kazanırsak, çölün çocukları da bizimle dost olur.”

Mızraklarını omuzlayan muhafızlar, dizili halde yola hazırdı. Khaalid, gruba yüksek sesle seslendi:
“Bugün savaşmaya değil, konuşmaya gidiyoruz. Ama unutmayın, barış da cesaret ister. Yolumuz uzun, niyetimiz temiz olsun!”

Böylece kafile, Nil kıyısındaki sabah sisi içinde yola çıktı. Suyun üzerinde yükselen buğu, güneşin ışığıyla altın bir perdeye dönüşmüş, adeta yolculuğun kutsandığını müjdeliyordu.

...

26.3. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)

Sahara:
"Khaalid’in dedesinin masalındaki timsah suratlı prens kimdi? Gerçek miydi?"

Nil-7:
"Güzel ve Çirkin isimli o masal, Khaalid’in kalbinin derinliklerinden gelen bir ders. Timsah suratlı prens gerçek biri olmayabilir, ama hikaye bize dış görünüşün değil, içindeki iyiliğin önemli olduğunu anlatıyor. Khaalid bunu bildiği için Nubialılarla dost olmaya çalışıyor."

Sahara:
"Ama neden Nil’in kıyısından gitmeyi seçti? Çöldeki yol daha hızlı değil miydi?"

Nil-7:
"Güzel soru, Sahara! Nil’in kıyısı güvenli ve bereketli. Khaalid, Nubialılara dostça görünmek istedi, bu yüzden suyun yolunu seçti. Çöldeki yol tehlikeli olabilirdi, hem de susuzluk riski var. Acıkınca balık bile yakalar."

Sahara:
"Nubialılar Khaalid’in teklifini kabul etmezse? O zaman ne olacak?"

Nil-7:
"Khaalid barışı istiyor, ama savaş için hazır da bekliyor. Eğer Nubialılar konuşmayı reddederse, savunmaya geçecek. İlk senaryo tekrar edecek. Ama o, her zaman önce kalple konuşmayı deniyor."
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL