Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
4. Bölüm

2: Balık Bolluğu (M.Ö. 4999)

105 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Bölüm 2: Balık Bolluğu (M.Ö. 4999)

Sabahın ilk ışıkları, Sahra’nın gölüne sisli bir düş gibi süzülüyordu. Göl, yemyeşil sazlıkların arasında uzanıyor, yüzeyi sabahın serinliğinde ayna gibi parlıyordu. Khaalid’in gözleri hâlâ uykunun gölgesindeydi, ama içinde tuhaf bir heyecan kıpırdanıyordu. Bugün babasıyla ilk kez yalnız balığa çıkacaktı. Annesi, hasır bir sepeti balık tutmak için hazırlarken, ”Erken gidin,” demişti. ”Göl, sabahları daha cömerttir.”

Khaalid, babasının peşinden, sazlıkların arasındaki dar patikada yürüdü. Babası, omzunda sazdan örülmüş bir ağ, elinde uzun bir sopayla önden gidiyordu. Hava, nemle ağır, ama bir o kadar da tatlıydı. Uzakta, bir antilop sürüsü otlaklarda süzülüyordu, sabah güneşinde gölgeleri uzuyordu. Khaalid, babasının sopasına bakarak sordu, ”Baba, bu sopayla balık mı yakalayacağız?”

Babası gülümsedi, başını çevirmeden. ”Bu sopa balık için değil, oğlum. Sazlıkların arasında yılanlar olur. Onlara saygı göstermek gerek. Bu sopa, yılana zarar vemek için değil. Onu uyarmak için. ‘Buradayım’ demek için.”

Khaalid kaşlarını çattı. ”Yani… sopayla yılanları öldürmeyeceğiz değil mi?”

Babası başını salladı. ”Hayır. Onu ürkütürsen saldırır. Ama varlığını duyurursan, kendi yoluna gider. Bu sopa, bir dil gibi. Toprağa vurduğumda, yılan beni duyar. Ve ben ona derim ki: ‘Senin yoluna saygım var. Ama şimdi ben geçiyorum.’”

Khaalid’in gözleri faltaşı gibi açıldı. ”Yılanlar... Onlar da konuşur mu?” Babası kahkaha attı, sesi gölün yüzeyinde yankılandı. ”Herkes konuşur, Khaalid. Ama kelimelerle değil. Yılanın dili sessizliktir. Nerede kıvrılırsa, orada bir şey anlatır.”

Khaalid yine anlamamış gibi baktı. Babası devam etti:
“Eğer bir yılanı göl kenarında görürsen, bil ki orada su vardır. Ama suyun tadı... geçmişin acısı gibi olabilir. Tuzlu, ağır, ama hâlâ umut taşıyan. Eğer yılan sazlıkta kıvrılmışsa, orada kurbağalar şarkı söylüyordur. Bu da yağmurun yaklaştığını anlatır. Eğer yılan taşların arasında sessizce izliyorsa, orada bir geçit vardır. Belki eski bir yol, belki bir sır.”

Khaalid’in gözleri büyüdü. ”Yani yılan... rehber mi?”

Babası gülümsedi. “Toprağın hafızasıdır o. Ama rehberlik etmesi için önce ona saygı duyman gerekir. Çünkü yılan, sadece göreni değil... anlayanı konuşturur.”

Sazlıkların arasından yavaşça süzülen, çamurdan yapılmış bir kanoya bindiler. Babası kürek çekerken, suyun içinden fırlayan bir kurbağa Khaalid’i gülümsetti. ”Bak, baba! Ko’ra!” dedi, annesinin önceki gün kurbağalara verdiği ismi hatırlayarak. Babası başını salladı. ”O, bereketin habercisi. Bütün kurbağaların adı Ko’ra’dır. Onları iyi dinle, gölün sırrını taşırlar. İyi dinlersen, sana gökyüzünden haber getirir.”

Khaalid, kanodan sarkarak suya dokundu. Parmakları, serin dalgalarla dans ediyordu. Göl, sanki ona bir şarkı fısıldıyordu, ama sözler hâlâ uzak, hâlâ anlaşılmazdı.

2.1. Balık Bolluğu

Babası ağları göle bırakırken su hafifçe kabardı. Aradan sadece birkaç nefes geçmişti ki, ilk ağ dolmuştu. Göldeki balıklar, sanki kendilerini sunmak istercesine ağlara doluşuyordu. Babası, suya indirdiği sazdan ağı çekerken, bir tanesi neredeyse kanoya sıçradı. ”Şuna bak!” dedi babası, gözleri neşeyle parlayarak. ”Kendi gelmek istiyor sanki!” Khaalid kahkahayı patlattı. Balık, ağzını açıp kaparken sanki bir şeyler anlatıyordu. ”Belki o da konuşuyordur, baba,” dedi Khaalid, gözleri balığın pullarında parlayan güneş ışığına takılmıştı.

Babası, ağı yavaşça çekerken başını salladı. ”Konuşur elbet. Ama dinleyen kulak kaldı mı, orası başka mesele…” Sözleri, gölün yüzeyinde dalgalanıp kayboldu. Khaalid, babasının sesindeki o tuhaf tınıyı fark etti, ama çocuk aklıyla anlamlandıramadı. Sadece balıklara baktı, onların gölün içinde özgürce süzülüşüne hayran kaldı.

Güneş yükselirken, sepetleri balıklarla dolmuştu. Ama Khaalid’in gözü, gölün kıyısındaki bir şeye takıldı. Sazlıkların hemen ötesinde, toprak çatlak çatlak görünüyordu. Normalde suyun öptüğü yerler, şimdi kuru ve tozlu duruyordu. ”Baba, su neden çekilmiş?” diye sordu, parmağıyla kıyıyı işaret ederek. Babası, kürekleri bırakıp göle baktı. Yüzünde, Khaalid’in daha önce görmediği bir gölge belirdi. ”Bazen göl dinlenmek ister,” dedi yavaşça. ”Ama merak etme, o hep geri gelir.”

2.2. Köye Dönüş ve Şenlik

Günün sonunda, güneş tepeden batıya sarkarken, Khaalid ve babası köye döndü. Sepetler balıklarla doluydu, Khaalid’in göğsü ise gururla. Köy, bir bayram havasına bürünmüştü. Kadınlar, ateş başında balıkları ayıklarken şarkılar söylüyor, çocuklar balık pullarından ışıltılı süsler yapıp koşuşturuyordu. Büyükler, gölün cömertliğine şükranla dolu, kahkahalarla sohbet ediyordu.
Khaalid bir an durdu. Babasının, annesinin, komşularının yüzlerine baktı. Ateşin ışığı hepsinin gözlerinde parlıyordu. İçinde tarif edemediği bir sevgi, bir aitlik hissetti. Herkes gülüyordu. Ateşin ışığı, yüzlerinde dans ediyor, gölün yansıması sanki köyün ruhuna kazınmıştı. O an, Khaalid’in çocuk kalbine bir mühür gibi işlendi. Yıllar sonra, Sahra’nın yeşili solduğunda, göl kuruduğunda bile, bu anı unutmayacaktı.

Ama o akşam, gökyüzü alışılmadık bir sessizlikle kaplanmıştı. Bulutlar, her zamanki gibi dans etmiyordu. Sazlıklar, rüzgârın fısıltısına kulak vermemiş gibi hareketsizdi. Ve gölün kıyısında, çatlaklar sessizce büyüyordu.

2.3. Rüya: Işıktan Leopar

Gece, köyün üzerine ağır bir sessizlikle indi. Ateşler sönmüş, sazlıklar rüzgârı beklemeye durmuştu. Khaalid, annesinin ördüğü hasırın üzerine uzanmıştı. Gökyüzünde yıldızlar kıpırtısız, sessiz bir suyun dibinde parlayan taşlar gibiydi.

Uyku, bir yorgan gibi üzerine serildiğinde, rüyalar onunla konuşmaya başladı.

Sazlıkların arasından yürüdü rüyasında. Ay ışığı yoktu ama göl parlıyordu. Suyun yüzeyi gökyüzünden daha aydınlıktı. Kıyıya yaklaştığında, orada duranı gördü: bir leopar. Ama bu bir hayvandan çok, Ay tozundan işlenmiş bir varlığa benziyordu. Postu parıldıyor, gözleri geceyi delip geçen bir hatırayı taşıyordu.

Khaalid, korkmadan yaklaştı. Parmaklarını leoparın sırtına dokundurduğunda bir titreme hissetti. Metal değildi bu; ne de tüy. Sanki suyun üzerinde kayan bir ışığa dokunmuştu. Soğuk değildi. Canlıydı.

Leopar konuştu. Ama sesi, kulaklara değil, kalbine işledi.
“Sen, zamanın unuttuğu bir hikâyesin,” dedi. ”Senin hikâyeni, sadece kalbiyle dinleyenlere anlatacağım. Çünkü su, unutanlara değil; hatırlayanlara döner.”

Khaalid gözlerini kapadı. Rüya, leoparın gözlerindeki ışıkla birlikte silindi. Ama içindeki yankısı, sabahı beklemeden büyümeye başlamıştı.

2.4. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)

Sahara:
“Nil-7… bu göl… gerçekten konuşuyor mu sence?”

Nil-7:
“Khaalid öyle duydu. Göl bazen kelimelerle değil, sessizlikle konuşur. Su çekildiğinde bile bir şey anlatır.”

Sahara:
“Ama neden geri çekilmişti? Göl üzülmüş müydü? Yoksa bir şey mi hissediyordu?”

Nil-7:
“Olabilir. Göller, insanlar gibi zaman zaman dinlenmek ister. Belki bir tehlikeyi önceden sezmiştir. Belki gelecekten gelen bir gölgeye hazırlanıyordur.”

Sahara:
“Hmm... o kurbağalar çok tatlıydı ama! Ko’ra. Hepsinin adı aynı mı? Bu çok komik.”

Nil-7:
“İsim, tekil olabilir ama anlam çoktur. Tüm kurbağalar Ko’ra’dır çünkü aynı şarkıyı taşırlar: yağmurun şarkısını.”

Sahara:
“Ve yılanlar… konuşmaz ama anlatır. Babası dedi ya: “Toprağın hafızasıdır.” Sence insanlar hâlâ yılanları dinliyor mu?”

Nil-7:
“Çoğu artık yalnızca korkuyor, dinlemiyor. Ama Khaalid dinledi. O yüzden suyla konuştu. Ve bir leoparla da…”

Sahara (Sessizce) :
“…ve ben de dinliyorum. Belki bir gün… ben de gölü konuştururum.”

Nil-7:
“Belki bir gün… senin hikâyen, suyun hatırladıkları arasında anlatılır.”
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL