SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
Bölüm 19 – Yalansız Sorgu Senaryosu: Yalansız da olurmuş (M.Ö. 4974)
19.1. Birinci Haydutun Sorgusu
Khaalid, elindeki sıcak çorba tasını haydutun önüne koyar. Yüzünde ne bir samimiyet ne de bir tehdit ifadesi vardır; sadece yorgun bir ciddiyetle konuşur. Khaalid: "Günlerdir sana yemek vermedik. Aslında bu senin direncini kırmak içindi. Şimdi bu çorbayı iç. Bildiklerini daha kolay hatırlayabilirsin."
Haydut, çorbayı hızla içerken, Khaalid masanın diğer ucuna, haydutun hemen yanına oturur. Haydutun gözlerinin içine bakmaz, sadece ona doğru döner. Khaalid: "Dışarıda ayrı odalarda tutulan, senin gibi üç haydut daha var. Hepsini tek tek sorgulayacağım. Onlara da sana sorduğum soruları soracağım. Her birinizin anlattıkları, diğerlerinin anlattıklarıyla karşılaştıracağım."
Khaalid duraksar, haydutun yüzündeki gerilimi gözlemler. Khaalid: "Durum şu: Ya hepiniz susarsınız ve hiçbir şey öğrenemeyiz. O zaman hepiniz kralın karşısına çıkarsınız, büyük ihtimalle de idam edilirsiniz. Ya da biriniz konuşur, detayları verir ve hayatını kurtarma şansı yakalar. Şu an konuşan diğerlerinin önünde olacaktır."
Haydut, başını kaldırır ve Khaalid'e bakar. Khaalid: "Sana yalvaracak değilim. Benden bir lütuf bekleme. Ben sadece sana durumu anlatıyorum. Konuşup konuşmamak sana kalmış. Ama şunu bil ki, biriniz konuşmaya başladığında diğerleri konuşmasa bile iş işten geçmiş olacak. Bu durumda ilk konuşan, en büyük lütfu alacak kişi olur. Eğer ilk konuşan sen olursan, kampın yerini, liderinin adını ve diğer haydutları anlattığın için kraldan af dileme şansı yakalarsın. Ama ilk konuşan sen olmazsan, o şansını kaybedersin. Bu kadar."
Haydut, bu mantıklı ama sert yaklaşım karşısında şaşırır. Khaalid'in yalan söylemediğini anlar. Haydut, çorbayı bitirdikten sonra haydutun yüzünde kararlı bir ifade belirir. Khaalid'in mantıklı ve soğuk hesaplarına rağmen, haydutun konuşmama kararı, onur ve sadakat duygusuna dayanır. Haydut: "Evet, doğru söylüyorsun. Konuşursam kurtulabilirim. Arkadaşlarımdan biri benden önce konuşursa o kurtulur, ben ölürüm. Bu mantıklı. Ama liderimiz bize 'birimiz konuşursa hepimiz ölürüz' dedi. Ben konuşursam, kampın yeri öğrenilir, arkadaşlarım yakalanır, belki hepsi öldürülür. Ben konuşursam, liderimizin bana öğrettiği onur ve sadakat kurallarını çiğnemiş olurum. Ben bir haydut olabilirim, ama sözümün eriyim. Söz verdim, konuşmayacağım. Ölürsem de onurumla ölürüm, konuşarak yaşayamam."
Haydutun bu sözleri, Khaalid'in mantıksal argümanlarını boşa çıkarır. Haydut, kendi hayatı pahasına bile olsa, birliğine ve liderine olan bağlılığını korumayı seçer. Onun için, hayatından daha değerli olan şey, sözüne sadık kalmaktır. Khaalid iç çekti ve üçüncü odaya yöneldi.
19.2. İkinci Haydutun Sorgusu
Khaalid, birinci haydutun çadırından çıkar ve ağır adımlarla ikinci haydutun çadırına girer. Yüzünde, aldığı sonuçtan duyduğu bir hayal kırıklığı vardır ama bu, ciddiyetini bozmaz. Khaalid, sıcak çorba dolu tası sessizce haydutun önüne bırakır. Yüzünde ne merhamet ne de öfke vardır. Yalnızca uykusuz gecelerin çizdiği bir kararlılık. Haydutun karşısına oturur ve elindeki kil tableti masaya koyar. Bu parşömen boştur. Khaalid yalan söylemeyecektir. Konuştuğunda sesi ne yumuşaktır ne sert; sadece olması gerektiği gibidir.
Khaalid: “Açlıkla seni sınadık. Bu, iradeni çözmek içindi. Şimdi bu çorbayı iç; belki hatırlamak kolaylaşır.” Haydut, açlığın tesiriyle çorbayı boğulur gibi içerken Khaalid, masanın ucundan kalkar ve onun yanına oturur. Göz teması kurmaz. Sadece bedenini ona çevirir. Bir sorgucu gibi değil, bir gölge gibi.
Khaalid: "Biraz önce yanındaki çadırda oturan adamla konuştum. O, onurundan bahsetti. Liderine sadakatinden bahsetti. Sözünü çiğnememekten bahsetti. Ölürüm de konuşmam dedi." Haydut, Khaalid'in sözlerini dinlerken kaşlarını çatar.
Khaalid: "O adam, şu an ölümü bekliyor. Yarın kralın önüne çıkaracağım ve konuşmadığını söyleyeceğim. Büyük ihtimalle kral öfkelenip idam edin diyecek ve ölecek. Neden? Çünkü sadakati, onun için hayatından daha önemliydi. Ama sadakat, sadece iki kişi arasında bir bağ değildir. Liderinize olan sadakatiniz, size ne kazandırdı? Bugün buradasın, soğukta, aç ve tek başına. Liderin nerede? Seni kurtarmaya mı geldi? Hayır. O, şu an kendi hayatını yaşıyor. Seni, onu koruyacak bir kalkan olarak kullandı."
Haydut, Khaalid'in bu sert sözleri karşısında gerilir ve öfkelenir.
Khaalid: "Sana yalvaracak değilim. Sen de biliyorsun ki, şu an buradasın çünkü yakalandın. Bu durumun oluşmasında liderinin de bir payı olmalı. O seni bu yola soktu. Şimdi sen buradasın, ama o nerede? Onlar sana güvenir miydi? Peki neden sen, onlara güvenesin? Onlar senin için ölürler miydi? Sen de onlar için ölecek misin?"
Khaalid'in amacı, haydutta öfke ve güvensizlik duygularını tetiklemektir. Onu, arkadaşlarına ve liderine karşı sadakatsiz olması için kışkırtmaya çalışır. Ancak haydut, Khaalid'in bu mantıklı yaklaşımına karşı, duygusal bir gerekçe sunar.
Haydut, çorbasını yemeyi durdurdu ve başını kaldırdı. Gözlerinde ne korku ne de inat vardı, sadece derin bir çaresizlik ve mantık parıltısı vardı.
"Senin bana yardım etme isteğine inanıyorum, asker," dedi haydut, sesi titrek ama kararlıydı. "Ama sana gerçeği söylersem, bana ne olacağını biliyorum. Bir süre hapis yatar, sonra serbest kalırım. Ama kampa ne olacağını da biliyorum. Orayı basarsınız. Liderim intikam için yaşar. Kamptan sağ kurtulan olursa, beni bulur. Yaşadığım köyü, ailemi, her şeyimi bulur. Benim vicdanım rahat, çünkü kimseyi öldürmedim. Ama arkadaşlarımı satarsam... İşte o zaman huzur içinde yaşayamam. Hem sizden hem onlardan korkarak yaşarım. Böyle yaşamaktansa ölürüm daha iyi."
Khaalid, daha fazla zorlamadan ayağa kalktı ve diğer odaya geçti.
19.3. Üçüncü Haydutun Sorgusu
Sorgu çadırında üçüncü haydut hâlâ sessizdi. Khaalid konuşturmak için hiçbir hileye başvurmamıştı. Masaya oturmuş, sadece bekliyordu. Önünde bir tas çorba vardı ama haydut dokunmamıştı.
Khaalid: “Ben sana yalan söylemeyeceğim. Arkadaşların konuşmadılar. Ama bildiğim bir şey var: Sessiz kalırsanız, kimseyi kurtaramayız. Üçünüzü yarın alıp kralın karşısına çıkarır ve konuşmadığınızı söylerim. Kraldan affınızı isteyemem. Aynı gün idam edilirsiniz.”
Haydut gözlerini kaçırdı. Dudakları kurumuştu ama hâlâ susuyordu.
19.4. Sahara'nın Simülasyona Müdahalesi
Tam o anda kapı örtüsü aralandı. Küçük bir kız içeri girdi, Sahara. Askerler şaşkınlıkla geri çekildi. Khaalid başını kaldırdı ama bir şey demedi. Sahara, haydutun karşısına geçti. Gözleri doluydu. Sahara: “Senin çocukken ailenin yangında öldüğünü biliyorum. 'Keşke ben de ailemle ölseydim.' dediğini de..."
Sahara, haydutun gözlerinin içine uzun süre bakar. Sahara: “Ben de kaybettim…"
Sesi fısıltıya yakındır, ama kelimeleri ağır ağır ilerler. Sahara: "Ben… ben de senin gibi, ailemi kaybettim. Venüs’te, uçan şehrimizi büyütmek için atmosferinden karbon nanotüp üretiyorlardı. Annemle babam oradaydı. Karbon nanotüp kulelerinde çalışıyorlardı. Venüs’te şehirde bir patlama oldu. Onlarla iletişim kesildi. O zamandan beri ne yüzlerini gördüm, ne seslerini duydum. Ölüp ölmediklerini bile bilmiyorum. Sadece sessizlik. Ne bir mesaj, ne bir sinyal… Yalnız kaldım. Bir tek Nil-7 kaldı yanımda. O robot bir leopar. Ama o bile… bir anne gibi sarılamaz"
Haydut başını kaldırdı. Gözlerinde bir titreme vardı. Sahara: “Kampta çocuklar var, onların hâlâ annesi babası var. Lütfen… sadece bir şey söyle. Onları kurtarabiliriz. O çocuklar… o kampta tutulanlar… onlar da ikimiz gibi. Ailelerinden koparılmışlar. Ben de bir çocuğum. Ailemle yaşamak istiyorum. Onlardan ayrılmak istemem. Eğer sen konuşmazsan… Onlar da hep ayrı kalacak. Kervana satılırlarsa belki bir daha hiç dönemezler. Lütfen… sadece bir şey söyle. Onları kurtarabiliriz.”
Haydutun gözlerinde bir anlık yumuşama belirir. Sahara: “Sen de yalnız kaldın. Ama senin gördüğün o çocuklar… hâlâ bekliyor. Onların anneleri hâlâ bekliyor. Beni kimse kurtaramadı… Ama sen, onları kurtarabilirsin. Bu, senin ellerinde.”
Haydutun gözleri doldu. Dudakları titredi. Sonunda fısıldadı: Haydut: “Ben… ben oraya ait değilim. Evet ailem yangında öldü. Yıllar boyunca yalnız yaşadıktan sonra haydutlar geldiler. ‘Artık sahipsiz değilsin’ dediler. Ama… o çocuklar… onlar hâlâ orada. İki tanesi… mağarada. Halwan onları köle gibi kullanıyor.”
Sahara’nın gözlerinden yaşlar süzüldü. Khaalid başını eğdi, sessizce not tutan askere işaret etti. Haydut: “Taş ocaklarının arkası. Dikenli çalıların ardında bir mağara. Halwan orada. Belki yirmi kişi kaldı. Ama… o çocuklar… onları kurtarın.”
Khaalid: “Bu, sadece senin değil, onların da kurtuluşu olacak.”
Khaalid sessizce geri çekildi. Çadırdan çıkarken gözleri hâlâ yaşlıydı ama yüzünde bir kararlılık vardı. Birkaç dakika sonra, diğer sorgu bölmelerindeki haydutla konuştu: “Üçüncü kişi konuştu. Kampın yeri, liderin adı, çocukların durumu açıklandı.”
İlk haydut, duvarın ötesinden gelen ayak seslerini duydu. Kapı örtüsü aralandı, Harun içeri girdi ama bu kez sessizdi. Masaya oturdu, hiçbir tehdit savurmadı. Khaalid: “Arkadaşın konuştu. Çocukların yerini söyledi. Biz gidiyoruz.”
Haydutun gözleri irkildi. Dudakları kıpırdadı. “Çocuklar mı? Onları da mı söyledi?”
Khaalid başını salladı. Haydut: “Ben… ben sadece bekçilik yapıyordum. Ama o çocuklar… onları satacaklardı. Halwan, Demirgöz… o planı yapmıştı. Kampın arkasında bir geçit daha var. Oradan kaçabilirler. Söyleyin… dikkatli olun. Kara Samir hâlâ orada.”
Khaalid: “Kaçabilecekleri geçidi haber vermen kurtulman için önemli”
Khaalid not aldı, sessizce çıktı. İkinci bölmede, başka bir haydut başını duvara yaslamıştı. Gelen haberle irkildi. Khaalid içeri girdi. Ama sesi sakindi. Khaalid: “Diğer arkadaşların konuştu. Çocukların yerini söylediler. Artık saklanacak bir şey kalmadı.”
Haydut: “Onlar… onlar zaten başımın belasıydı. Beni de kandırdılar. Ama o çocuklar… onları zincirlemişlerdi. Halwan’ın adamları… onları dövüyordu. Asıl kamp solundaki mağarada. Ama sağdaki mağarada tuzak var. Oraya giren ölür. Liderimiz Demirgöz Halwan. Ama tek başına değil. Yanında Kara Samir diye biri var. İnsanların gözlerine bakarak yalan söyleyebilir,”
Khaalid: “Tuzağı haber vermen kurtulman için önemli.”
Haydut: “Ben… sadece bir şey istiyorum. O çocuklar kurtulsun.”
Khaalid başını eğdi., Sahara, sorgu çadırının dışında bekliyordu. Khaalid yanına geldi, diz çökerek göz hizasına indi. Khaalid: “Senin sözlerin… bir zinciri kırdı. Artık hepsi konuştu. Yalansız. Sadece gerçeğin gücüyle.”
Sahara: “Yani… yalan söylemeden de olurmuş.”
Khaalid gülümsedi: “Bazen en güçlü silah, bir çocuğun kalbidir.”
19.5. Sahara’nın Sorgu Sonrası Nil-7 ile Konuşması
Sahara, simülasyondan çıktığında yanında yatan robot leoparı Nil-7 7'nin yanına sokuldu. Elleriyle onun metal başını okşarken, bakışları hâlâ uzaklardaydı. Nil-7: “Sahara… Yüz kaslarındaki gerginlik, yoğun bir duygusal yük hissettiğini gösteriyor. Anlatmak ister misin?”
Sahara dudaklarını büzdü. “Bence… haydutlar konuşmak istemiyordu çünkü korkuyorlardı. Ama… korkudan da büyük bir şey varmış.”
Nil-7: “Ne gibi?”
Sahara: “Bir çocuğun gözyaşı… ya da… belki onun gibi bir şey. Onlara o çocukları hatırlattım. Annelerini, babalarını… Onlar da unutmuşlardı. Ben hatırlattım.”
Nil-7 kısa bir sessizlikten sonra cevap verdi: “Bu, ‘empati’ olarak bilinir. Başka birinin duygusunu kendi içinde hissetme yeteneği. İnsanlık tarihinde barışın ve merhametin temel nedenlerinden biridir.”
Sahara başını kaldırdı, gözlerinde hem umut hem özlem vardı. “Peki… annemle babam da bir gün bana döner mi?”
Nil-7’nin sesi bu sefer daha alçak ve yavaş çıktı: “Belki… ama o gün gelene kadar, sen başkalarının annelerine babalarına kavuşmasına yardım edeceksin.”
Sahara başını salladı, gözyaşlarını sildi. Nil-7’nin başını kucağına aldı. “Ben de bekleyeceğim” diye fısıldadı.
Gözlerini kapadı. Uykuya dalarken odanın ışıkları kısıldı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.