Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin "Rızalık" merkezli etik ve felsefi ilkeleri ile 15. yüzyıl Osmanlı toplumunda patlak veren Şeyh Bedreddin isyanının ideolojik temelleri arasındaki paralel ve farklılıkları disiplinlerarası bir yaklaşımla incelemeyi amaçlamaktadır. Metnin temelini oluşturan "eline, beline, diline sahip ol", "helal kazanç" ve "mazlumun hakkını tazmin" (rızalık) gibi ilkeler, bir yandan bireysel ahlak ve sorumluluk vurgusu yaparken, diğer yandan Şeyh Bedreddin'in "her şeyin ortaklığı" (mülkiyetin reddi) fikriyle sosyal ve ekonomik bir devrim çağrısına dönüşmüştür. Bu makale, her iki düşünce sisteminin Marksist (sınıf mücadelesi, mülkiyetin eleştirisi), psikolojik (öznel sorumluluk vs. kolektif bilinç), sosyolojik (dini heterodoksi ve sosyal protesto), felsefi (vahdet-i vücut ontolojisi ve etik) ve tarihsel (Fetret Devri Osmanlısı'nda baskı ve isyan) perspektifler ışığında karşılaştırmalı bir analizini sunacaktır. Çalışma, Anadolu heterodoks İslam geleneğinin, bireysel mistisizm ile radikal sosyal adalet arayışı arasında nasıl bir köprü işlevi gördüğünü ortaya koymayı hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: Alevilik, Bektaşilik, Rızalık, Şeyh Bedreddin, Komünizm, Vahdet-i Vücut, Heterodoksi, Marksist Analiz, Osmanlı Tarihi.
Giriş
Anadolu'nun dini ve sosyal tarihi, devlet otoritesiyle çatışan, merkeziyetçi Sünni orthodoksisine alternatif olarak gelişen heterodoks geleneklerle doludur. Bu geleneklerin iki önemli vechesi, bireyin içsel olgunlaşmasını vurgulayan Alevi-Bektaşi "Rızalık" yolu ile toplumsal mülkiyetin tamamen reddine dayanan Şeyh Bedreddin isyanıdır. Bu makale, bu iki görünüşte farklı olgu arasındaki ideolojik süreklilik ve kopuş noktalarını, disiplinlerarası bir bakışla inceleyecektir.
1. Bölüm: Felsefi ve Teolojik Temeller: Vahdet-i Vücut'tan Radikal Eşitlikçiliğe
Ontolojik Birlik ve Sonuçları: Her iki gelenek de Vahdet-i Vücut (Varlığın Birliği) felsefesinden derinden etkilenmiştir. Metindeki "Allah'ı insan yarattı bakışı" ifadesi, Tanrı'nın her varlıkta tecelli ettiği, dolayısıyla tüm insanların (hatta tüm varlığın) özünde eşit ve kutsal olduğu inancının radikal bir yorumudur. Alevi-Bektaşi metni, bu eşitliği ahlaki bir sorumluluğa ("incitme") dönüştürürken, Bedreddin ve müritleri (Börklüce Mustafa, Torlak Kemal) bu eşitliği sosyo-ekonomik bir sonuç çıkararak mülkiyetin ortaklığına ve sınıfsız bir topluma vardırmışlardır.
"Helal Kazanç" ve "Ortak Mülkiyet": Metnin "alınteri dökerek helal kazanç" vurgusu, kapitalist öncesi bir üretim ahlakını yansıtır. Şeyh Bedreddin ise bu ahlakı, üretim araçlarının ve ürünlerinin bireysel mülkiyetinin kendisinin "haram" olduğu noktasına taşımıştır. Ona göre gerçek "helal" olan, her şeyin herkesle ortaklaşa kullanıldığı komünal bir düzendir.
2. Bölüm: Marksist ve Sosyolojik Bir Analiz: Tarihsel Materyalizm ve Dini İdeoloji
Dini Üstyapı ve Ekonomik AltYapı: Marksist bir perspektiften bakıldığında, din genellikle egemen sınıfın ideolojik bir aracı (afyon) olarak görülür. Ancak Şeyh Bedreddin isyanı, dini söylemin ezilen sınıflar (köylüler, yoksullar) tarafından devrimci bir ideolojiye dönüştürülebileceğinin çarpıcı bir örneğidir. Bu, dinin sınıf mücadelesinde ilerici bir rol oynayabileceğini gösteren bir vakadır (Engels'in Köylü Savaşı analizine benzer şekilde).
Heterodoksi ve Sosyal Protesto: Sosyolojik olarak, Alevi-Bektaşilik ve Bedreddinilik, Osmanlı merkezi Sünniliğine karşı birer heterodoks harekettir. Bu heterodoksi, sadece dini ritüellerle sınırlı kalmamış, aynı zamanda vergi, toprak düzeni ve sosyal hiyerarşiye yönelik bir memnuniyetsizliğin ifadesi olmuştur. "Yanlış eşikten girme, elini yanlış cebe atma" gibi ifadeler, bir yönüyle iktidar odaklarına ve onların servetine mesafe koymayı içerir.
3. Bölüm: Psikolojik ve Etik Bir Karşılaştırma: Bireysel Sorumluluk vs. Kolektif Devrim
İçselleştirilmiş Ahlak (Rızalık) ve Dışsal Devrim: Alevi-Bektaşi metni, değişimi bireyin içsel dönüşümüne bağlar. "Özünü yokla", "kendini bil", "rızalık al". Bu, ahlakı psikolojik bir süreç olarak görür. Şeyh Bedreddin'in öğretisi ise, toplumsal yapının (altyapının) değişmesi gerektiğini savunarak değişimi dışsal ve kolektif bir eylem alanına taşır. Biri mikro (birey) diğeri makro (toplum) düzeyde işler.
"Suç Sende mi?" Sorusunun İki Yorumu: Metindeki "Ayağına taş dolansa suç taşta mı sende mi?" sorusu, bireyi kaderini değiştirmekten sorumlu tutar. Bu, içsel bir güçlendirme (empowerment) çağrısıdır. Bedreddincilik ise, taşın (yani yoksulluğun, baskının) toplumsal düzenin yapısından kaynaklandığını söyler ve suçu sistemde arar. Bireyi değil, sistemi değiştirmeyi hedefler.
4. Bölüm: Tarihsel Bağlam: Fetret Devri ve İsyanın Bastırılması
Fırsat Penceresi: Fetret Devri: İsyan, Osmanlı devlet otoritesinin en zayıf olduğu Fetret Devri'nde (1402-1413) filizlenmiş ve sonrasında patlak vermiştir. Bu, toplumsal hareketlerin genellikle siyasi iktidar boşluklarında ortaya çıktığı tarihsel bir gerçeği yansıtır.
İdeolojinin Bastırılması: İsyanın son derece kanlı bir şekilde bastırılması, Osmanlı merkezi iktidarının, sadece bir siyasi isyanı değil, aynı zamanda onun altında yatan ve tüm mülkiyet düzenini ve sosyal hiyerarşiyi tehdit eden radikal bir ideolojiyi de ortadan kaldırmak istediğini gösterir. Bedreddin'in bir kadı olması, yani sistem içinden bir figür olması, onun fikirlerinin ne kadar sarsıcı olduğunun bir göstergesidir.
Sonuç
Alevi-Bektaşi "Rızalık" yolu ile Şeyh Bedreddin isyanı, Anadolu halk İslam'ının aynı madalyonunun iki yüzüdür. Birinci yüz, bireyin içsel ahlaki olgunluğa erişerek toplumsal barışı (rızalığı) sağlamasını hedefler. İkinci yüz ise, aynı teolojik ve ahlaki kaynaktan (Vahdet-i Vücut, eşitlik, helal kazanç) beslenerek, bu barış ve adaletin ancak mevcut sınıfsal ve mülkiyet ilişkileri kökten değiştirilerek sağlanabileceğini iddia eder. Biri reformist ve içe dönük, diğeri devrimci ve dışa dönük bir strateji izler. Her ikisi de, Osmanlı ve Türkiye tarihinde sürekli bastırılmış, ancak varlığını gizli veya açık bir şekilde sürdürmüş alternatif bir halk geleneğinin temsilcisidir. Bu geleneğin analizi, dini inancın nasıl hem bir uyum (Rızalık) hem de bir radikal direniş (Bedreddin) aracına dönüşebileceğini anlamak açısından son derece önemlidir.
Kaynakça
Birincil Kaynaklar:
Buyruk (İmam Cafer Buyruğu).
Şeyh Bedreddin. Varidat. (Bedreddin'in temel eseri, Vahdet-i Vücut felsefesini anlatır).
Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Menakıbı (Hagiografik bir kaynak).
İkincil Kaynaklar (Türkçe):
Şeyh Bedreddin ve İsyan Üzerine:
Çamuroğlu, Reha. Dönüyordu. Metis Yayınları. (Roman formunda ancak tarihsel ve felsefi bir derinliği var).
Gölpınarlı, Abdülbaki. Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin. Derin Yayınları.
Marksist Bir Bakış için: Tekiner, Ümit. Şeyh Bedreddin: Osmanlı'da Bir Komünist Ütopya. Kaynak Yayınları.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.