Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin "eline, beline, diline sahip ol", "rızalık" ve "helal kazanç" gibi temel etik ilkelerini, Selçuklu Devleti'nin (1071-1299) son dönemindeki sosyo-ekonomik yapı ile karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlamaktadır. Makale, Selçuklu saray elitinin ("Selçukoğulları Ailesi Yönetimi") lüks, şatafat ve israfının, Alevi-Bektaşi öğretisinin "alınteri ile helal kazanç", "hak hukuk adalet" ve "mazluma zarar vermeme" prensipleriyle nasıl doğrudan bir çatışma içinde olduğunu argüman eder. Bu çatışmanın somut bir tezahürü olarak, 1240-1243 yılları arasında patlak veren Baba İshak (Baba İlyas) önderliğindeki Babaî İsyanları, yalnızca siyasi bir ayaklanma değil, aynı zamanda bu derin etik ve ekonomik huzursuzluğun bir dışavurumu olarak ele alınacaktır. Çalışma, marksist sınıf analizi, psikolojik yabancılaşma ve sosyolojik hareket teorileri ışığında, Alevi etiğinin bir "protest ahlak" ve "alternatif toplumsal sözleşme" olarak işlevini irdeleyecektir.
Anahtar Kelimeler: Alevi-Bektaşi Etiği, Rızalık, Selçuklu Devleti, Babaî İsyanları, Sosyo-Ekonomik Tarih, Marksist Analiz, Protest Ahlak, Anadolu'da İsyanlar.
Giriş
yüzyıl Anadolu'su, Moğol istilasının yarattığı kaos, merkezi otoritenin (Konya Selçuklu Sultanlığı) zayıflaması ve ağır vergiler altında ezilen bir köylü (reaya) nüfusu ile karakterizedir. Bu ortam, dini heterodoksinin ve sosyal protestonun filizlenmesi için verimli bir zemin oluşturmuştur. Bu makale, Alevi-Bektaşi öğretisinin, sadece dini bir yol olmadığını, aynı zamanda bu sosyo-ekonomik koşullara karşı geliştirilmiş radikal bir etik ve siyasi eleştiri dili sunduğunu savunmaktadır. "Selçukoğulları Ailesi Yönetimi"ne yönelik metindeki sert eleştiri, bu iddianın merkezinde yer almaktadır.
1. Bölüm: İki Karşıt Dünya Görüşü: Sarayın İsrafı ve Yol'un Helal Kazancı
Sarayın Ekonomi-Politiği: Selçuklu sarayı ve ona bağlı askeri-feodal sınıf (ikta sahipleri), merkezi otoritenin zayıflamasıyla birlikte vergi yükünü artırmış, kendi lüks tüketimlerini ("saraylarda lüks gösteriş şatafat") sürdürmüşlerdir. Bu, "aç, açıkta, yetim, dul, emekli" olarak kodlanan geniş halk kitlelerinin sömürüsüne dayanıyordu. Kaynaklar, bu dönemdeki ağır vergiler (örneğin, Moğollara ödenen haracın halka yıkılması) ve adaletsiz toprak dağılımını detaylandıracaktır.
Alevi-Bektaşi Etik Ekonomisi: Metnin "alınteri dökerek emek harcayarak helal kazanç" vurgusu, saray ekonomisinin tam bir antitezi olarak okunmalıdır. Bu, sadece bireysel bir ahlak kuralı değil, üretim ilişkilerine dair kolektif bir eleştiridir. "Elini yanlış cebe atma" ilkesi, hazineye (beytülmal) el koymayı, rüşveti ve haksız vergilendirmeyi kınar. "Koymadığını alma" ilkesi, üretmeyen bir elitin tüketimini gayri meşru ilan eder.
2. Bölüm: "Rızalık" Kavramının Siyasi ve Toplumsal İmaları
Rızalık ve Meşruiyet Krizi: Selçuklu yönetimi, meşruiyetini İslami söylemlerden ve hanedan soyundan alıyordu. Ancak Alevi-Bektaşi öğretisindeki "rızalık", meşruiyetin kaynağını tanrısal/hanedansal olandan, toplumsal mutabakata kaydırır. Bir yönetici, ancak "mazlumun zararını tazmin edip" onun rızasını aldığında meşrudur. Selçuklu sarayının uygulamaları, bu tanım gereği, doğası gereği gayri meşrudur.
"Dar Gel Doğru Söyle": Siyasi Bir Çağrı: "Ey dede, dil verdim baş kaldır, dar gel doğru söyle" ifadesi, pasif bir kabullenmenin reddidir. Bu, dini bir önderden (dede) açıkça siyasi bir tavır almasını, hakikati iktidara karşı söylemesini (dar gelip doğruyu söyleme) talep eden bir çağrıdır. Bu, Babaî hareketinde şeyh ve dervişlerin oynadığı rolü anlamak için kritik bir anahtardır.
3. Bölüm: Babaî İsyanlarını Yeniden Okumak: Etik Bir Halk Ayaklanması
Baba İshak (Baba İlyas) önderliğindeki isyan (1240), geleneksel tarih yazımında sıklıkla dini-mezhepsel bir çatışma veya Moğol kışkırtması olarak yorumlanmıştır. Bu makale, isyanı aynı zamanda yukarıda tarif edilen etik-ekonomik çatışmanın silahlı bir patlaması olarak analiz edecektir.
Marksist Bir Analiz: İsyan, marksist terminolojiyle, üretim araçlarını (toprak) kontrol eden ve artı değere el koyan bir sınıfa (Selçuklu elitleri) karşı, üretici sınıfın (köylüler, göçebeler, zanaatkarlar) bir başkaldırısıdır. İsyanın sosyal tabanı, metinde tasvir edilen "aç, açıkta" kitlelerle birebir örtüşür.
Psikolojik ve Sosyolojik Boyut: Ağır sömürü, toplumsal yabancılaşmaya (alienation) yol açar. İsyan, bu yabancılaşmış kitlelerin, kendilerini temsil etmeyen ve kendilerini "insan" yerine koymayan bir iktidara karşı kimlik ve onur arayışının bir ifadesidir. Alevi öğretisinin "İNSAN olma" kriterleri (sevgi, merhamet, hak, hukuk), bu onurlu varoluş için bir manifesto işlevi görür.
"Kâmil İnsan"ın Siyasi Karakteri: Metne göre, kâmil insan sadece kendi hatasını telafi eden kişi değil, aynı zamanda "mazlumun zararını tazmin eden" kişidir. Bu, bireysel olgunluğun toplumsal sorumlulukla ayrılmaz bağını kurar. Babaî önderleri, bu bağlamda, sömürülen kitleler adına "tazminat talep eden" ve onların "rızalığını" arayan kolektif bir kâmil insan rolüne bürünmüşlerdir.
4. Bölüm: Tarihsel Sonuçlar ve Günümüze Yansımalar
Babaî İsyanı kanlı bir şekilde bastırılmış olsa da, hem Anadolu'nun Türk-İslam kimliğinin şekillenmesinde hem de sonraki (Kızılbaş, Celali) ayaklanmalar için bir esin kaynağı olarak kritik bir dönüm noktasıdır. Buradaki "protest ahlak", Osmanlı döneminde de Alevi topluluklarının devletle olan mesafeli ilişkisinin temelini oluşturmuştur. Bu analiz, günümüzdeki sınıfsal eşitsizlikler, yolsuzluk ve adaletsizlik karşısında Alevi geleneğinin nasıl bir eleştirel potansiyel taşıdığını sorgulamamıza da olanak tanır.
Sonuç
"Selçukoğulları Ailesi Yönetimi"ne yönelik metindeki eleştiri, basit bir ahlaki söylem değil, derin bir sosyo-ekonomik ve siyasi analizin sonucudur. Alevi-Bektaşi etiği, 13. yüzyıl Anadolu'sunda, devletin sömürücü ve gayri meşru pratiklerine karşı, "rızalık", "helal kazanç" ve "mazlumun hakkını gözetme" üzerine kurulu alternatif bir toplum projesi sunmuştur. Babaî İsyanları, bu projenin silahlı ifadesi olarak, dini olduğu kadar sınıfsal ve etik temellere de sahiptir. Bu nedenle, Anadolu tarihini anlamak için, bu isyanları yalnızca siyasi veya mezhepsel değil, aynı zamanda ekonomi-politik ve ahlaki-felsefi bir çerçeveden okumak elzemdir.
Kaynakça
Birincil Kaynaklar (Tarih):
İbn Bibi. El-Evâmirü'l-Alâiyye fi'l-Umûri'l-Alâiyye (Selçuknâme). (Çev. Mürsel Öztürk). Kültür Bakanlığı Yayınları.
Aksarayî, Kerimüddin Mahmud. Müsâmeretü'l-Ahbâr. (Çev. M. Nuri Gençosman). TTK Yayınları.
İkincil Kaynaklar (Tarih ve Sosyoloji):
Ocak, Ahmet Yaşar. Babailer İsyanı: Aleviliğin Tarihsel Altyapısı Yahut Anadolu'da İslam-Türk Heterodoksisinin Teşekkülü. Dergah Yayınları. (Temel kaynak)
Cahen, Claude. Osmanlılardan Önce Anadolu. (Çev. Erol Üyepazarcı). Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Şeşen, Ramazan. Salâhaddin Devrinde Eyyûbîler Devleti. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. (Dönemin genel İslam dünyası bağlamı için)
Marksist Analiz için: Berktay, Halil. Dünyada ve Türkiye'de Sınıf Mücadeleleri ve Devrim. Kaynak Yayınları. (Teorik çerçeve için)
Birdoğan, Nejat. Anadolu ve Balkanlar'da Alevi Yerleşmesi: Ocaklar-Dedeler-Soyağaçları. Mozaik Yayınları.
Psikolojik/Sosyolojik Boyut için: Fromm, Erich. Sahip Olmak ya da Olmak. (Çev. Aydın Arıtan). Arıtan Yayınevi. (Yabancılaşma teorisi için)
Makaleler:
Ocak, Ahmet Yaşar. "XIII. Yüzyılda Anadolu'da Babaîler İsyanı ve Anadolu'nun İslâmlaşmasındaki Yeri". İÜEF Tarih Dergisi, Sayı 32, 1979, s. 45-59.
Yaman, Ali. "Babaîler İsyanı ve Sonrasında Anadolu'da Kızılbaşlığın Oluşum Süreci". Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 55, 2010, s. 23-48.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.