Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin merkezinde yer alan etik ve felsefi metinleri, disiplinlerarası bir yaklaşımla incelemeyi amaçlamaktadır. "Eline, beline, diline sahip ol" gibi temel ilkelerden "rızalık" kavramına uzanan bu öğretiler, Marksist bir perspektifle sınıf ve üretim ilişkileri bağlamında; psikolojik bir perspektifle benlik, sorumluluk ve savunma mekanizmaları (özellikle projeksiyon) bağlamında; sosyolojik bir perspektifle toplumsal dayanışma ve norm oluşumu bağlamında; felsefi bir perspektifle etik ve özgür irade bağlamında ele alınacaktır. Ayrıca, 16. yüzyıl sonlarında gerçekleşen Cemali/Celali İsyanları, bu öğretilerin tarihsel praksisini (eylemli pratiğini) anlamak için bir vaka çalışması olarak kullanılacaktır. Çalışma, bu metinlerin yalnızca dini bir öğreti olmadığını, aksine ezilen sınıfların tarihsel koşullarında şekillenmiş, baskı mekanizmalarına karşı psiko-sosyal bir direniş aracı ve alternatif bir ahlak sistemi olduğunu savunmaktadır.
Alevi-Bektaşi öğretileri, Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezi Sünni-Hanefi yapısına marjinal ve çoğu zaman muhalif bir konumda gelişmiştir. Bu makale, bu öğretileri, onları üreten ve taşıyan toplumsal sınıfların tarihsel ve psiko-sosyal koşullarından bağımsız düşünülemeyeceği varsayımından hareket eder. Metnin içerdiği derin özeleştiri, sorumluluk alma ve telafi (tazmin) vurgusu, bir yandan bireysel bir ahlak kılavuzu sunarken, diğer yandan kolektif bir hayatta kalma ve direniş stratejisi olarak okunabilir.
1. Bölüm: Marksist Bir Bakış: Üretim İlişkileri, Helal Kazanç ve Sınıf Bilinci
Metnin son kısmında yapılan dörtlü "insan" tanımı, Marksist bir analiz için son derece verimlidir.
Alınteri ve Helal Kazanç: "Alınteri dökerek emek harcayarak helal kazanç elde edene İNSAN denilir" ifadesi, metnin ekonomik altyapıya yaptığı doğrudan vurgudur. Bu, feodal düzende toprak ağasının rantına veya tefecinin faizine karşı, üretici emeğin yüceltilmesidir. Marks'ın "artık değer" ve "yabancılaşma" teorileri ışığında, bu ilke, emeğin sömürülmediği, üretilen değerin üreticide kaldığı bir üretim ilişkisi idealini yansıtır. "Elini yanlış cebe atma" yasağı, sömürüye dayalı kazanç yollarının reddidir.
Rızalık ve Sınıf Uzlaşmazlığı: "Rızalık yolunda olma", idealde, sömüren ile sömürülen arasında bile bir uzlaşma ve adalet arayışıdır. Ancak tarihsel pratikte, bu, merkezi otoriteyle (devlet, vergi tahsildarı, kadı) çatışmadan, onun baskısını en az hasarla atlatmanın bir yolu olarak da işlev görmüş olabilir. Cemali İsyanları gibi patlamalar ise, bu "rızalık" arayışının artık imkansız hale geldiği, uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin doruk noktasıdır.
2. Bölüm: Psikolojik Bir Analiz: Narsisizm, Projeksiyon ve Özeleştiri
Metin, insan psikolojisinin temel dinamiklerine ilişkin derin bir kavrayış sergiler.
"Cahiller Kendini Aklar": Bu, klasik psikolojideki "projeksiyon" (yansıtma) ve "narsisistik savunma" mekanizmalarının mükemmel bir tasviridir. Cahil (bilgisiz veya olgunlaşmamış) birey, içsel eksikliklerini, kusurlarını ve suçluluk duygularını dış dünyaya yansıtarak ("suç taşta mı?") egosunu korur. Özeleştiri yapmak egoyu tehdit ederken, kendini aklamak rahatlatıcıdır.
"Arif Özünü Yoklar": Bu ise, olgun (kâmil) egonun temel özelliğidir: öz-farkındalık ve içselleştirilmiş bir süperego. Birey, artık dışarıyı suçlamak yerine, kendi içsel dünyasını keşfeder ve hatalarını kabul edebilecek güce erişir. Bu, psikoterapideki "içgörü" kazanma sürecine benzer. "Ayağıma taş dolansa kendimden bilirim" ifadesi, bu içgörünün somut bir ifadesidir.
3. Bölüm: Sosyolojik ve Tarihsel Bir Vaka: Cemali/Celali İsyanları Bağlamı
yüzyıl sonları, Osmanlı'da büyük bir kriz dönemidir. Tımar sisteminin bozulması, ağır vergiler, para değersizleşmesi ve Anadolu'da yaşanan büyük bir nüfus artışı, geniş bir kesimi yoksullaştırmıştır.
Softa Ayaklanması Olarak Cemal İsyanı: "Softa" tabiri, medrese öğrencisi anlamına gelir. Bu gruplar, devlet kapasitesinin istihdam yaratamadığı, işsiz ve geleceksiz kalmış bir entelektüel/marajinal seçkinler kitlesiydi. İran Safevi propagandasının "mehdi" beklentisiyle birleşmesi, onlar için bir çıkış yolu oldu.
Öğretilerin İsyanla İlişkisi: Bu metinler, isyancı bir ruh halini doğrudan teşvik etmese de, onları besleyen bir zemini hazırlamıştır. "Dar gel doğru söyle" ve "baş kaldır" ifadeleri, otoriteye boyun eğmek yerine hakikati söyleme cesaretini vurgular. "Haksızlığa uğrayan mazlumun hakkını tazmin etme" düsturu, bir isyanın meşruiyet zeminini oluşturabilir. Merkezi otorite tarafından sürekli "yanlış eşikten girme" ve "yanlış yatakta yatma" (Safevi ilişkisi) ile suçlanan bir topluluk, nihayetinde kendi doğrularını hayata geçirmek için eyleme geçmiş olabilir. İsyan, "rızalık"ın devlet katında sağlanamadığı bir ortamda, zorunlu bir "kendini koruma" praksisi olarak okunabilir.
4. Bölüm: Felsefi Bir Değerlendirme: Etik, Özgür İrade ve "Allah'ı İnsan Yarattı" İfadesi
Etik ve Praxis: Bu öğreti, deontolojik (görev etiği) veya sonuççu (faydacı) etik sistemlerden farklı, "telafi edici bir etik" önerir. İyi yaşam, sadece kurallara uymak değil, kaçınılmaz olan hataları telafi etme kapasitesi ve iradesidir. Bu, son derece pratik ve hayata dair bir etik anlayışıdır.
Özgür İrade ve Sorumluluk: "Suç taşta mı sende mi?" sorusu, felsefe tarihindeki sert bir özgür irade-determinizm tartışmasının özüdür. Metin, katı bir determinizmi reddeder ve bireyi, koşullar ne olursa olsun, eylemlerinin faili ve sorumlusu olarak görür. Bu, varoluşçu felsefenin "insan kendi seçimlerinden sorumludur" argümanıyla birebir örtüşür.
"Allah'ı İnsan Yarattı"nın Radikal Yorumu: Bu ifade, Ludwig Feuerbach'ın dinin özüne dair tezini (Hıristiyanlığın Özü) çağrıştırır: İnsan, kendi özünü (sevgisini, korkusunu, adalet anlayışını) yabancılaştırarak Tanrı'ya yansıtır. Dolayısıyla din, insanın kendi özünün yansımasıdır. Bu radikal hümanist bakış, dini otoriteyi insan aklının ve ahlakının denetimine tabi kılar.
Sonuç
Alevi-Bektaşi öğretileri, içinde filizlendikleri tarihsel ve toplumsal koşulların bir ürünü olarak, çok katmanlı bir işleve sahiptir. Marksist bir perspektifle, ezilen köylülüğün ve marjinal entelektüellerin sömürüye karşı geliştirdiği bir "ahlaki direniş kodu"dur. Psikolojik bir perspektifle, bireyin benlik algısını dönüştüren ve olgunlaştıran bir "kendilik teknolojisi"dir. Sosyolojik ve tarihsel bir perspektifle, Cemali İsyanları gibi toplumsal patlamaların arka planını oluşturan bir "meşruiyet zeminidir". Felsefi bir perspektifle ise, pratiği ve telafiyi merkeze alan hümanist bir etik sistemdir. "Rızalık" kavramı, tüm bu katmanları birleştirir: Hem bireysel bir arınma, hem toplumsal bir barış, hem de adalet arayışının nihai hedefidir.
Kaynakça
Alevilik Tarihi ve Cemali İsyanları:
Akdağ, Mustafa. Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası: Celali İsyanları. Yapı Kredi Yayınları.
Ocak, Ahmet Yaşar. Osmanlı İmparatorluğu'nda Marjinal Sufilik: Kalenderiler. Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.