Cihad için) at besleyen kimse, kendi elleriyle sürekli sadaka veren kimse gibidir.”
Resûlullah , “Esedli Hureym ne iyi adam; bir de saçlarını uzatmasa ve elbisesini yerlerde sürümese.” buyurdu.
Ebu’d-Derdâ ona:–Bize yararı olacak, sana zararı dokunmayacak bir şeyler söyle (de bize öğüt ver), dedi.
Resûlullah’tan işittim: “Ey ashâbım, sizler kardeşlerinizin yanına varacaksınız; bineklerinize çeki düzen verin, kılık kıyafetinizi düzeltin ki insanlar arasında, (yüzdeki) ben misali (öne) çıkın.
Allah, çirkin işi ve çirkin sözü sevmez.”
Bir Müslümanın en güzel giyinme şekli, elbisesini baldırına kadar uzatmasıdır; topuklarına kadar uzatmasında da mahzur yoktur.topuktan aşağı uzanan kısmı ateştedir.
Allah kibirlenerek elbisesini sürüyen kimsenin yüzüne bakmaz.
Üzerimde topuğumdan aşağı uzanan bir elbise ile Resûlullah’ın yanına geldim. Resûlullah , “Abdullah, elbiseni yukarı kaldır.” dedi. “Biraz daha kaldır.” dedi. elbiseme dikkat etmeye başladım.
Bir kimse kibirlenerek elbisesini uzatıp, yerde sürürse Allah kıyamet gününde onun yüzüne bakmaz, buyurdu.
Ümmü Seleme: –Peki kadınlar eteklerini nasıl yapacaklar, dedi. Resûlullah : –Diz kapaklarından bir karış aşağı uzatırlar, buyurdu.
Bir kimse, imkânı varken, Allah için tevazu gösterip (abartılı) giyim kuşamı terk ederse Allah kıyametde bütün insanların önünde onu huzuruna çağırır ve iman (ehlinin giyeceği) elbiselerden dilediğini seçmede özgür bırakır.
Allah, nimetinin izinin kulunun üzerinde görülmesinden hoşlanır.
İpek elbise giymeyin. Zira bunu dünyada giyenler âhirette giyemezler,
İpek elbiseyi, ancak nasibi olmayanlar giyer.”
Dünyada ipek giyen kimse, âhirette giyemez,
Resûlullah’ın ipeği sağ, altını da sol eline alıp, “Bu ikisi, ümmetimin erkeklerine haramdır.” dediğini gördüm.
İpek giymek ve altın kullanmak ümmetin erkeklerine haram, kadınlarına helâl kılındı.
Peygamber (sav) bize, altın ve gümüş kaptan yiyip içmeyi, ipek ve atlastan yapılmış elbiseler giyinmeyi ve bunların üzerine oturmayı yasakladı.
Resûlullah , uyuzdan dolayı bedendeki kaşıntı sebebiyle Zübeyr ile Abdurrahman b. Avf’ın (ra), ipek giyinmelerine izin verdi.
Kibirden kaçınmak için) atlasla veya kaplan derisi ile kaplanmış eyer üzerine binmeyin.
Resûlullah , yırtıcı hayvanların derilerini kullanmayı yasakladı.
Resûlullah yeni bir sarık, gömlek ve giysi giydiğinde onun adını anarak Allah’ım, sana hamd olsun; bana, bunu giydirdin. Onun hayırlı olmasını; hayırlı ve iyi işlerde kullanılmasını isterim; onun şerrinden ve kötü işlerde kullanılmasından sana sığınırım, derdi.
Resûlullah , yatağına girdiğinde sağ tarafına yatardı. Sonra: Rabbim, sana teslim oldum; yüzümü sana döndüm; işimi sana emanet ettim. derdi.
(Sevabını) umarak ve (azabından) korkarak sana sığındım. Senden başka kendisine varıp sığınacak kimse yoktur. İndirdiğin Kitab’a ve gönderdiğin Peygamber’e iman ettim, derdi.
Yatağa gireceğin vakit namaz abdesti gibi abdest al, sağ yanın üzerine yat ve şu duayı oku...
Peygamber gece on bir rekât; sabah olunca da kısaca iki rekât namaz kılardı. Sonra da müezzin gelip ona sabah vaktini haber verinceye kadar sağ yanı üzerine uzanırdı.
Peygamber gece yatarken elini yanağının altına koyar; “Allah’ım, senin isminle ölür (uyur) ve yine senin isminle dirilirim (uyanırım).” derdi.
Peygamber Uyandığı zaman da, “Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun. Dönüş, O’nadır.” buyururdu.
Bir gün mescitte yüzükoyun yatıyordum. Biri beni ayağıyla dürttü ve “Bu Allah’ın hoşlanmadığı bir yatış şeklidir.” dedi. Dönüp baktım ki, o Resûlullah imiş.
Bir kimse bir yerde oturur da, Yüce Allah’ın adını zikretmezse Yüce Allah’a karşı görevini eksik yapmış olur.
Bir kimse yatağa yatıp da orada Allah Teâlâ’yı zikretmezse yine Allah’a karşı görevini eksik yapmış olur.
Abdullah b. Yezîd’den (ra) rivayet edildiğine göre o, Resûlullah’ın mescitte bir ayağını diğerinin üzerine atarak, sırt üstü uzandığını görmüştür. **
Peygamber , sabah namazını kıldıktan sonra, bağdaş kurarak güneş iyice doğuncaya kadar namaz kıldığı yerde otururdu.
Kayle bnt. Mahreme’den (ra) rivayetle o, şöyle demiştir: Resûlullah’ı , elleriyle dizlerini kavrayarak kaba etleri üzerine otururken gördüm. Huşû hâlinde mütevazı bir vaziyette oturuşunu görünce (etkilendim ve) irkildim.
Şerîd b. Süveyd’den (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Ben, sol elimi arkama almış, diğer elimle de yere dayanmış vaziyette otururken, Resûlullah bana rastladı ve: Allah’ın) gazabına uğramış kimseler gibi mi oturuyorsun dedi
Sizden biri, bir kimseyi oturduğu yerden kaldırıp da oraya kendisi oturmasın. sıkışın ve yer açın.
İbn Ömer (ra), bir mecliste (kendisine yer vermek için) kalkan kimsenin yerine oturmazdı.
Resûlullah Biriniz oturduğu yerden kalkıp dışarı çıkarsa döndüğünde, eski yerine oturma önceliğine (herkesten) daha fazla sahiptir, buyurmuştur.
Peygamber’in yanına (meclisine) geldiğimizde herkes bulduğu yere otururdu.
Resûlullah Camide yahut toplantıda izinlerini almadıkça iki kişinin arasına sokulmak helâl olmaz, buyurmuştur.
Resûlullah (sohbet) halkasının ortasına oturan kimseyi kınamıştır. **
Meclislerin en hayırlısı, en genişidir.”
kim mecliste oturup boş şeyler konuşur; ancak oradan ayrılmadan önce, “Allah’ım, seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih eder ve sana hamdederim. Senden başka ilâh olmadığına şehâdet ederim. Senden beni bağışlamanı diler ve sana tövbe ederim.” anlamına gelen duasını okursa o mecliste yaptığı hataları bağışlanır. **
Resûlullah meclisten kalkmak istediğinde: – “Allah’ım, seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih eder ve sana hamdederim. Senden başka ilâh olmadığına şehâdet ederim. Senden beni bağışlamanı diler ve sana tövbe ederim.” anlamına gelen “duayı okurdu
Sübhânekâllâhümme ve bihamdike, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente, estağfiruke ve etûbü ileyke” sözlerini söylerdi. Birisi: –Yâ Resûlallah, daha önce söylemediğiniz sözleri söylüyorsunuz, dedi. Resûlullah: –Bu sözler mecliste olabilecek kusurların kefâretidir, buyurdu.
Resûlullah şu duaları okumadan bir meclisten kalktığı nadirdi: Allah’ım, bize, günahlardan alıkoyacak kadar korku (haşyet) ver. Bizi cennetine ulaştıracak kadar taat (ve ibadet) nasip et.
Dünya sıkıntılarını hafif görecek kadar kavrayış (ve iman) ver. Allah’ım, bizi hayatta bıraktığın müddetçe kulak, göz ve derman (güç) nimetlerinden mahrum etme. ürünlerini) bizden sonrakilere (istifade edecekleri) bir miras kıl.
Bize zulmedenlerden intikamımızı sen al. Bize düşmanlık edenlere karşı bize sen yardım et. Bizi dinimizde (imanımızda) musibete uğratma,
dünyayı en büyük düşünce ve ilmimizin gayesi kılma. Bize acımayanları başımıza musallat etme (yâ Rabbi!),
Bir meclisten Yüce Allah’ı zikretmeden kalkan bir topluluk, –bir merkep leşinin yanından kalkar gibi– pişman olarak kalkar.
Bir topluluk Yüce Allah’ı zikretmeden ve peygamberlerine salât selâm getirmeden bir meclisten kalkarlarsa bu, onlar için bir pişmanlık olur. Allah, dilerse onlara azap eder, dilerse onları bağışlar.
Bir yerde oturup Yüce Allah’ı zikretmeyen kişi, Allah’a karşı görevini eksik yapmış olur. Bir yerde yatıp da, orada Allah’ı zikretmeyen kişi Allah’a karşı görevini eksik yapmış olur.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.