“Nihali Tarz”, aşkın metafiziğini, insanın içsel yolculuğunu ve bir kadında saklı Tanrı’yı arayışın şiiridir. Dünya Yükünün Hamalı'na göre Nihal, hem bir kadın hem de varoluşun sembolüdür. Bu kitap, k...
Nihal… Senin adın bende bir kelime değil artık; kırılınca içinden ışık sızan bir kristal gibi. Ben o ışığa baka baka kör oldum; ama körlük bile hakikatin başka bir penceresidir.
Biz bir zamanlar, sakin göllerin üzerine eğilmiş bir ilk nur idik. Suya düşen kuğunun tüyü değildi o: kâinatta henüz çözülmemiş bir sırdı, bizim hâlimizdi.
Vuslatın lacivert yanağında salınırken her şey mümkündü, her şey henüz yaratılıyordu. Bir ekmeğin yarısıydık; ötekisi ise duanın ham hali— henüz pişmemiş, henüz söylenmemiş, henüz “amin”e varmayan bir nefes.
Ama zaman dediğin, her aşkın kaderine gizlice ilişen bir derviştir: her dem döner, her dem değiştirir.
Bir gün bir ses kırık bir aynadan konuşur gibi fısıldadı:
“Aramıza biri geçti Nihal… Ayak izi saksımda kaldı. Gölge getirdi, toz getirdi, şarabımızın kızılını yere döktü.”
O an anladım: Aşkın aynası kırılınca suretler çoğalır, ama hakikat incinir. Biz de kırıldık. Ve kırılışımız kıyametimizi başlattı.
II. Hicranın Maarifesi: Ateşin Çıraklığı
Dağlarda geceyi tutan bir ateştik, Nihal. Çoban bile bilmezdi o alevin sırrını; çünkü alev bizim değil, yığınla hayatın yandığı kadim bir söyleyişin öznesiydi.
Kader, mavzerine sürülmüş bir mermi gibi bizim yollarımızı da kendi hüzün yatağına yatırmıştı. Ceylansın sen Nihal; ben seni her inişinde pınara taşıyan susuzluktum. Ümidin kabı bendim; ama kabım çoktan çatlamıştı.
Göğsüm daralır şimdi, yüreğim yanar ve ateşin dumanı göğe değil içime çöker.
Ben her nefes alışımda şunu duyarım:
“Varmasaydık bu sonsuz hicrana…” Ama biliyorum: Hicran, aşkın terbiyesidir. Terbiye olmadan vuslat olmaz. Ateş yanmadan nur doğmaz.
III. Nihal’in Sırrı: Tomurcuğun Metafiziği
Bir gün rüzgârın dili çözüldü ve bana şöyle dedi:
“Siz aynı ormanın yolcularıydınız. Aynı çıtırtıya birlikte irkildiniz. Aynı yaprağın düşüşüne aynı anda baktınız. Bu bir tesadüf değildi; kaderin kıyısında yazılı bir mührün tecellisiydi.”
Biz tomurcuktuk Nihal: Henüz açılmamış, henüz kokusu bilinmemiş, henüz rüyası dahi görülmemiş bir çiçeğin zaman dışı hâliydik.
Sabahın çiğiyle parıldayan iki damlaydık gül yaprağının kıvrımında. Çiğ kaybolur elbet… ama kayboluşunda bile bir hikmet vardır.
Sonra rüzgârın sesi hüzne döndü:
“Sizin nağmeniz susturuldu, hem de hiç yoktan.”
Ben susturulmuş bir nağmenin acısını bilirim Nihal. Söz boğazda düğümlenir, göz görür ama söyleyemez, kalp çarpar ama yaklaşamaz. İşte o andır aşkın kendisinin de dilsiz kaldığı an.
IV. Aşkın Mâna Atlası: Aynanın İçindeki Ayna
Ey Nihal… Bu risale sana değil, senin içimde bıraktığın aynaya yazıldı. Çünkü asıl yaralanan ben değilim; bendeki “sen”dir.
Seni düşününce anlıyorum: Aşk bir beden hâli değil, bir tecelli hâlidir. Bir defa iner kalbe; bir daha da tam olarak çıkmaz.
Biz bir idik. Birlikten düşüşümüz meleklerin secdesiz kaldığı andı.
Aşkın kitabı yarım kaldı belki; ama hiçbir kutsal metin son sayfasını okuyanın elinde bitmez. Her aşk, kendi devamını başka bir alemde taşır.
Ben hâlâ— gecenin en sessiz, ruhun en çıplak vaktinde— aynı sözü tekrar ederim:
“Daralır göğsüm, yanar yüreğim… Varmasaydık bu sonsuz hicrana.”
Ama sonra derin bir bilgelik fısıldar içimden:
“Belki de varmalıydınız. Çünkü her aşk, kendi nuruna hicranın içinden yürüyerek ulaşır.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.