Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
KRALI UYANDIRMAK ROMAN Hüseyin TURHAL
Adıyaman, Nemrut Dağı. Binlerce yıldır Kommagene Krallığı'nın sırlarını uykuya yatıran mistik zirve. Arkeolog Nurten, Defineci Hüseyin ve bilge Dayı, Kral Nemrut’un kayıp mezarını ve hazinesini bulma...
13. Bölüm

Kralı Uyandırmak: Üçüncü Bölüm Aslanın Gözyaşları ve Tılsımın Şifresi

18 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Kralı Uyandırmak: Üçüncü Bölüm
Aslanın Gözyaşları ve Tılsımın Şifresi

Kahta Kalesi'nin dehlizlerindeki Bekçi Odası'nda gergin bir sessizlik hüküm sürüyordu. Hüseyin'in bulduğu eski parşömenin bahsettiği "tılsım", hemen ilerideki karanlık tünelin önünde, bir çukuru ve üzerindeki iki Aslan Kabartmasını işaret ediyordu. Kabartmaların göz yuvalarına yerleştirilmiş irili ufaklı taşlar, bir şifre mekanizması olduğunu gösteriyordu.
"Bu bir zamanlama tuzağı," dedi Nurten, elindeki titreşim sensörünü yere bırakarak. "Kabartmaların içindeki taşlar çevrildiğinde, çukurun dibindeki bir yay mekanizmasını serbest bırakacak. Eğer doğru sırayı bulamazsak, çukurdaki mızraklar tetiklenir."
Şeref Dayı, el fenerini kabartmaların üzerine tuttu. "Bakın gençler. Soldaki aslanın gözündeki taşlar yuvarlak. Sağdaki aslanın gözündeki taşlar ise köşeli. Bu, rastgele değil, bir düzeni işaret ediyor."
Hüseyin, elindeki parşömeni açtı. Nurten’in de dikkatini çektiği "tılsım" bölümünde, yan yana duran iki sembol vardı: bir Güneş figürü ve bir Ay figürü.
"Tılsım, şifrenin kendisi," dedi Hüseyin, heyecanla. "Nemrut’un zirvesindeki Kral Antiokhos, kendini güneşle (Apollo) ve ayla (Artemis) ilişkilendirirdi. Sol Aslan, yuvarlak taşlarıyla Güneş’i temsil ediyor. Sağ Aslan ise, hilali anımsatan köşeli taşlarıyla Ay’ı temsil ediyor olmalı."
Nurten, Hüseyin'in sezgisini akademik bilgiyle birleştirdi. "Doğru! Kommagene ritüellerinde Güneş her zaman Ay'dan önce gelirdi. Ama asıl sorun, her aslanın gözünde dört farklı boyutta taş olması. Toplam sekiz taş, sekiz basamaklı bir şifre!"
Şeref Dayı, elini çukurun kenarına dayadı. "Sekiz adım... sekiz hata. Kral'ın amacı bizi öldürmek değil, duraklatmaktı. İlk yanlış adım, mızrakları serbest bırakacak."
Nurten, parşömendeki astroloji haritasını inceledi. "Hüseyin! Haritaya bak! Güneş sembolünün etrafında dört farklı parlaklık seviyesi çizilmiş. Bunlar, yılın dört ana anını, yani dört mevsimi simgeliyor olmalı."
Hüseyin anında çözümledi:
En Parlak Çizim: Yaz Gündönümü (En Büyük Yuvarlak Taş).
En Sönük Çizim: Kış Gündönümü (En Küçük Yuvarlak Taş).
Orta Parlaklık: İlkbahar ve Sonbahar Ekinoksları (Orta Boy Yuvarlak Taşlar).
"Sıralama bu!" dedi Hüseyin. "Kralın inancında en önemli olay, Yaz Gündönümü'dür. En büyük güç, en küçük güce kadar. Büyükten küçüğe!"
Nurten, kalbi hızla çarparken, hızla sağdaki Ay figürlü aslana baktı. "Peki Ay? Ay sembolü, hilalden dolunaya doğru dört farklı fazı gösteriyor!"
Şeref Dayı, gözleri parlayarak konuştu. "Ay, her zaman yükselişi temsil eder, kızım. Hilalden dolunaya. Küçükten büyüğe!"
Şifre çözülmüştü:
Güneş Aslanı (Sol): Büyükten küçüğe (Gücün Azalması)
Ay Aslanı (Sağ): Küçükten büyüğe (Yeniden Doğuş/Yükseliş)
Ancak şimdi, sıranın nasıl başlayacağını bulmaları gerekiyordu. Hangi aslanla başlayacaklardı?
Hüseyin, Nurten’in gözlerine baktı. "Efsane diyor ki, Kral Antiokhos için Güneş (bilgi) her zaman Ay’dan (sezgi) üstündü. Önce Güneş Aslanı."
Nurten, elindeki eldivenleri çıkardı. "Mekanizmayı ben çevireceğim. Hata yapma lüksümüz yok."
Nurten, önce Sol Aslanın gözlerindeki taşları en büyükten başlayarak, saat yönünde yavaşça çevirmeye başladı.
BÜYÜK TAŞ... KLİK! (Sessizlik)
BİR KÜÇÜK TAŞ... KLİK! (Çukurdan hafif bir sürtünme sesi geldi, herkes gerildi.)
İKİ KÜÇÜK TAŞ... KLİK! (Sessizlik)
EN KÜÇÜK TAŞ... KLİK! (Güneş Aslanı'nın ağzından ince, kuru bir hava akımı çıktı.)
Ardından, Nurten ellerini silerek Sağ Aslanın gözlerindeki taşlara geçti.
EN KÜÇÜK TAŞ... KLİK! (Ay Aslanı'nın kulağından duyulabilir bir KLİNG sesi geldi.)
İKİ KÜÇÜK TAŞ... KLİK! (Sessizlik)
BİR BÜYÜK TAŞ... KLİK! (Sessizlik)
EN BÜYÜK TAŞ... GÜM!
Son taş yerine oturduğunda, çukurun üzerindeki zeminin bir kısmı, büyük bir mermer plaka gibi kayarak açıldı ve çukur, güvenli bir geçit haline geldi. Mızrak tuzağı, doğru şifreyle etkisiz hale getirilmişti.
Şeref Dayı, torununa bakar gibi gülümsedi. "Mantık, efsaneyle birleşince... İşte gerçek define budur."
Nurten, adrenalinin etkisiyle titreyen ellerini Hüseyin’in omuzlarına koydu. "Başardık. Senin sezgin ve Şeref Dayı’nın bilgeliği olmadan, bu bilmeceyi asla çözemezdim."
Hüseyin, Nurten’in yüzünü avuçlarının arasına aldı. Tünelin loş ışığı altında, gözleri Nurten’in gözlerindeki coşkuyu yansıtıyordu.
"Şifre, sadece mızrakları susturmadı, Nurten Hanım," dedi Hüseyin, alçak bir sesle. "Aynı zamanda bizi birleştirdi. Aşk Güneşi, karanlıkta bile yolunu buluyor."
Önlerinde şimdi, Kahta Kalesi'nin dehlizlerinde daha da derinlere inen, düzgün bir koridor uzanıyordu. Kral Nemrut'un hazinesi, sadece birkaç adım uzaktaydı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL