Söz Uçar, Yazı Kalır
Elinizdeki bu derleme, yıllardır yerel ve ulusal basında yayınlanmış ve yayınlanmamış makale ve köşe yazılarımın bir araya getirilmesinden oluşmaktadır.
Kitap, tek bir konuya de...
İslam Medeniyetinde İlm-i Nücum ve Yıldıznâme: Bir İlim mi, Bir İnanç mı?
Geleneksel İslam ilimler tarihi incelendiğinde, gök cisimlerinin hareketlerini inceleyen İlm-i Nücum (Yıldızlar İlmi) veya halk arasında bilinen adıyla Yıldıznâme gibi disiplinlerin, modern çağdaki algısının ötesinde bir yere sahip olduğu görülür. Bu alan, günümüzde genellikle falcılık ile eşleştirilip bilim dışı ilan edilse de, klasik İslam uleması ve devlet geleneği nezdindeki konumu, temelinde yatan derin matematiksel, tasavvufi ve felsefi kökleri işaret etmektedir.
Matematik ve Maneviyatın Kesişimi Metinde de belirtildiği gibi, Yıldıznâme ve onunla ilişkili olan İlm-i Havas gibi disiplinlerin temelinde kesinlikle bir matematik altyapısı mevcuttur. Bu altyapının en belirgin göstergesi, Arap alfabesindeki harflere sayısal değerler atayan ve kelimelerin, ayetlerin veya olayların manevi ve zamansal sırlarını çözme iddiasında olan Ebced ve Cifir Hesapları’dır. Ebced ve Cifir: Bu hesaplama sistemi, sadece harflerin gizemini değil, aynı zamanda kainattaki ritim ve düzeni de anlamaya yönelik bir çabanın ürünüdür. Örneğin, ünlü İslam alimi El-Bîrûnî'nin bu ilmi astronomide kullandığı bilinmektedir. Hurûfi ve Bâtınî İlimler: Tasavvuf ve Bâtınî gelenekler, harflerin (hurûf) ve sayıların sadece kuru semboller değil, aynı zamanda kozmik hakikatlerin taşıyıcıları olduğuna inanmıştır. Bu bakış açısı, Gazzâlî, İbn Arabî gibi büyük sufilerin eserlerinde de yankı bulur ve onların bu alanlara kayıtsız kalmadığını gösterir. İslam Alimleri ve Yıldızlar İlmi Bazı çağdaş yorumlar, İlm-i Nücum’u tamamen reddetse de, klasik İslam dünyasında "gök cisimlerinin hareketlerini inceleyen ilim" (Astronomi) ile "bu hareketlerin yeryüzü ve insan üzerindeki etkilerini yorumlayan ilim" (Astroloji, İlm-i Ahkâm-ı Nücûm) arasındaki ayrım net olmasına rağmen, her ikisi de uzun süre iç içe gelişmiştir. İmam Cafer-i Sâdık, Muhyiddin İbn Arabî ve İmam Gazzâlî gibi önemli şahsiyetlerin geleneksel kaynaklarda bu ilimlerle ilişkilendirilmesi, bu alanın sadece sıradan bir hurafe olarak görülmediğini, aksine derin bilgi ve hikmet arayışının bir parçası olduğunu gösterir. Ancak burada önemli olan, bu ilmin Allah'ın mutlak iradesine ortak koşulmaksızın, O'nun kainata koyduğu kanunları anlama çabası olarak görülmesidir. Gazzâlî, bu tür ilimleri, falcılıktan ayıran hassas bir dengeyi korumuş; yıldızların etkisini mutlak kader tayini olarak değil, sadece birer sebep ve işaret olarak kabul etmiştir.
Osmanlı'da Devlet Katında Astroloji Yıldıznâme ve astrolojinin en somut ve resmi kabulü, Osmanlı İmparatorluğu'nda görülür. Osmanlı'da gök bilimi ve bu ilimlere verilen değer, bir makamın varlığıyla tescillenmiştir: Müneccimbaşılık. Müneccimbaşılar, sıradan falcılar değil, matematik ve astronomi konusunda son derece yetkin, bilgili kişilerdi. Padişah için takvimler, imsakiyeler, zayiçeler (yıldız haritaları) hazırlarlar, önemli devlet kararlarının (savaş, sefere çıkış, yeni bir binanın temeli) "eşref saatini" (en hayırlı zamanını) tespit ederlerdi. Bu durum, bu ilmin devlet yönetiminde doğru zamanlama ve tedbir alma aracı olarak kullanıldığını göstermesi açısından önemlidir.
Özetle: İlm-i Nücum, İslam medeniyetinde ikiye ayrılmıştır: Birincisi, gök cisimlerinin hareketlerini gözlemleyen ve ölçen Astronomi (ilm-i felek); ikincisi ise bu hareketlerden yeryüzündeki olaylara dair işaretler çıkaran Astroloji (ilm-i ahkâm-ı nücûm). İslam alimleri birinciyi teşvik etmiş, ikincinin ise mutlak gayb bilgisi iddiasına kaymaması şartıyla bir hikmet arayışı olarak sınırlı ölçüde kabul görmesine izin vermiştir.
Sonuç Yıldıznâme'nin bir "ilim" olarak nitelendirilmesi, onun bugünün pozitif bilim anlayışıyla tam olarak örtüştüğü anlamına gelmez. Ancak bu disiplin, matematik, tasavvuf ve geleneksel kozmoloji bilgisinin derin bir sentezini temsil eder. İslam medeniyetinin bu alana olan ilgisi, insanın kendisini ve kainattaki yerini anlama, geleceğe dair tedbir alma ve olaylardaki ilahi hikmeti okuma çabasından kaynaklanmıştır. Doğru ve etik bir çerçevede, mutlak kaderi Allah'ın iradesine bırakarak kullanıldığı zaman, Yıldıznâme ve benzeri ilimler, geçmişte olduğu gibi bugün de derin ve faydalı bir hikmet hazinesi sunabilir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.