Hacı Bektaş Veli
(Erkek Dişi Sorulmaz)
Roman
Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı
Yazar: Hüseyin TURHAL
13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
III. Marifet Kapısı Yûsuf’un yeni rehberi olan yaşlı derviş, ona adını vermedi. Sadece "Seyyah" demesini söyledi. Seyyah, Yûsuf'a, Marifet'in amacının "Gönül Penceresi"nden görülen Vahdet-i Vücud'u (Varlığın Birliği), günlük yaşamın her anına uygulamak olduğunu anlattı. Seyyah'ın kulübesi, bir medrese ya da dergâh gibi değildi. Dört duvarı doğaya açıktı. Dersler, kitaplarla değil, kuşların sesiyle, rüzgârın fısıltısıyla ve toprağın kokusuyla işleniyordu. Marifet’in Diğer Makamları Seyyah, Yûsuf’a Marifet Kapısı’nın diğer makamlarının, aslında Şeriat ve Tarikat'ta öğrenilenlerin derinleştirilmiş halleri olduğunu gösterdi. Sabır: Şeriat'ta sabır, zorluğa dayanmaktı. Marifet’te sabır ise, zamana ve kadere güvenmekti. Yûsuf, bir tohumun çatlamasını saatlerce izledi. Anladı ki, Hakikat'in tecellisi acele etmez; her şeyin bir zamanı vardır. Kanaat: Tarikat’ta kanaat, azla yetinmekti. Marifet’te kanaat ise, Sahip Olunan Her Şeyin Zaten Bir Lütuf Olduğunu Bilmekti. Var olan her şey, O’ndan gelmişti; dolayısıyla şikayet etmek, lütfu reddetmek demekti. İrfan (Geniş Anlayış): İrfan, ne ilim ne de sadece Marifet’ti. İrfan, hikmeti görebilmekti. Bir olay olduğunda, onun sadece görünen sonucunu değil, o sonucun arkasındaki ilahi amacı anlamaktı. Yûsuf, bu dersler sayesinde, Seyyah ile birlikte çıktığı her yolda, her eylemde sırlar ve işaretler görmeye başladı. Evrenin Dili Bir gün, Seyyah ile ormanda yürürken, Yûsuf bir kurdun bir ceylanı kovaladığını gördü. İçgüdüsel olarak, "Bu adaletsizlik!" diye düşündü. Seyyah, Yûsuf’un düşüncesini sezdi. “Yûsuf,” dedi. “Şeriat, bize kurdun ceylana saldırmasının dünyevi hükmünü verir. Tarikat, bize bu sahne karşısında sabretmeyi öğretir. Marifet ise, buradaki hikmeti okumaktır. Kurdun yaşaması için ceylanın feda olması gerekir. Bu, Mutlak Varlığın dengesidir. Bu, ‘Rızık’ ve ‘Kader’ kelimelerinin evrendeki imzasıdır.” Yûsuf, dehşetle ama büyük bir aydınlanmayla seyretti. O an anladı ki, evrendeki hiçbir şey tesadüfi değildi. Her olay, her varlık, büyük bir ilahi harfin bir parçasıydı. İşte buna Eşyadaki Anlamı Çözmek deniyordu. Ayna İşareti: Yûsuf, artık karşılaştığı her insanda, kendi eksikliklerinin bir yansımasını görüyordu. Bir başkasının kusurunu yargılamak yerine, o kusurun kendisinde hangi kökünün bulunduğunu araştırıyordu. İnsan, insanın aynasıydı. Sonsuz Döngü İşareti: Ağaçların yaprak döküp yeniden yeşermesi, ona yaşamın bir son değil, sonsuz bir döngü olduğunu fısıldıyordu. Ölüm, yok oluş değil, sadece şekil değiştirmeydi. Kalbin Mührü Yûsuf, Marifet Kapısı’nda, kendisini yavaş yavaş İnsan-ı Kâmil (Olgun İnsan) mertebesine hazırlıyordu. Kibir, nefs-i levvame ve dünya hırsı tamamen sönmüştü. Artık onun için, var olmak ile yok olmak arasında hiçbir fark yoktu. Bir akşam, Seyyah ve Yûsuf, kulübenin önünde oturdular. Seyyah, gökyüzündeki yıldızlara baktı. “Yûsuf,” dedi. “Marifet, insanın kendi göğüne bakmasıdır. Sen, yıldızları, sadece taş yığınları olarak değil, Mutlak Güzelliğin tecellileri olarak görmeyi öğrendin. Bu, Marifet’in son makamlarına yaklaştığın anlamına gelir.” “Peki Sultanım,” diye sordu Yûsuf. “Bu kadar idrak ve bilgi ile, neden hala bu dünyada kalıyoruz? Neden Hakikat Kapısı’na geçmiyoruz?” Seyyah gülümsedi. “Çünkü Marifet, sadece bilmek değildir. O bilgiyi, Hizmet ve Gönül ile mühürlemek gerekir. Hakikat Kapısı’na giren, artık geri dönmez. Ama Marifet ehli, hizmet için döner. Sen, henüz hizmet borcunu ödemedin.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.