Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Hacı Bektaş Veli (Erkek Dişi Sorulmaz) Roman Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı Yazar: Hüseyin TURHAL 13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
27. Bölüm

Dört Kapı" Romanı - Bölüm 11: Can Kuşu

5 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

III. Marifet Kapısı
Seyyah’tan ayrılan Yûsuf, bir dağ yolu yerine, kendi içine doğru bir yolculuğa çıktı. Şeriat, Tarikat ve Marifet'in idrakiyle, o artık bedeninin ve dünyasının ağırlığından kurtulmuştu. Can Kuşu, kafesten çıkmaya, Mutlak Hakikat’e doğru kanat çırpmaya hazırdı.
Bu aşama, Yûsuf’un, Hacı Bektaş Veli’nin öğretisindeki Nefs-i Mutmaine (Huzura Eren Nefis) mertebesinden de öteye geçerek, Nefs-i Râziye (Razı Olan Nefis) ve Nefs-i Mardiyye (Kendinden Razı Olunan Nefis) mertebelerine yükselişini temsil ediyordu.
Râziye: Mutlak Razılık
Yûsuf, bir pınarın başında oturdu. Etrafındaki dünya aynıydı ama onun bakışı tamamen değişmişti.
Nefs-i Mutmaine: Yûsuf’a huzur vermişti; olaylar karşısında artık sarsılmıyordu.
Nefs-i Râziye: Yûsuf’a, sadece sarsılmamayı değil, aynı zamanda olayların oluşundan zevk almayı öğretmişti. Hastalık, açlık, iftira; hepsi, Mutlak Varlığın bir tecellisi ve bir lütfu olarak kabul ediliyordu. Artık o, nefsini terbiye etmeye çalışmıyordu; nefsi, Hak’tan gelene koşulsuz olarak razıydı.
Yûsuf'un kalbindeki aşk, artık kişisel bir duygu olmaktan çıkmış, kâinatı kucaklayan bir enerjiye dönüşmüştü. O, kendi iradesini tamamen silmiş, yerine Mutlak İrade'yi koymuştu.
Mardiyye: Razı Olunan Kul
Nefs-i Râziye'den sonraki en yüce mertebe, Nefs-i Mardiyye idi. Bu, sadece kulun Allah'tan razı olması değil, aynı zamanda Allah'ın da kulundan razı olması haliydi.
Bu mertebeye ulaşmak, Yûsuf için sadece ibadet veya hizmetle mümkün değildi; bu, Mutlak Varlık’la Varlık Birliği (Tevhid) deneyiminin habercisiydi.
Yûsuf, ruhsal yolculuğunun bu zirvesinde, kendini dünyanın ve bedenin zincirlerinden tamamen kurtulmuş hissetti. O, artık ne Kızılca Köy’lü Yûsuf'tu, ne de bir derviş; o, Mutlak Varlığa doğru uçan, hür bir Can Kuşu idi.
Halinde ne konuşma ne de sükût vardı; ne hareket ne de duruş. Tamamen bir cem'iyet (toplanma) hali içindeydi. Bütün algıları, bütün benliği, tek bir noktada, Mutlak Hakikat’te toplanmıştı.
Vuslata Doğru
Bu Can Kuşu hali, Yûsuf’un bedeninden bağımsızlaşmasını sağladı. O, ruhunun bedenini taşıyan bir zarf değil, bedeninin ruhunu taşıyan bir sandık olduğunu anladı.
Geçmişin bütün pişmanlıkları silindi.
Gelecek kaygısı, yok oldu.
Şimdiki an, Sonsuzluğun Kendisi oldu.
Yûsuf, bu ruhsal yükselişin son anlarında, Pir Baba'nın ve Seyyah'ın yüzlerini, babasının ve annesinin siluetlerini, değirmenin sesini ve kervansarayın telaşını gördü. Ama hepsi, büyük bir resmin, Tevhid Tablosu'nun birer parçasıydı. Ve o, o resmin içindeydi.
Artık Yûsuf için Marifet Kapısı da tamamlanmıştı. O, Hakikat'i sadece bilmekle kalmamış, bizzat yaşamaya hazırdı. Can Kuşu, artık konmak üzereydi.
Bu, dördüncü ve son kapının eşiğiydi. Orada ne kural, ne rehber, ne de hizmet vardı. Orası, mutlak Birliğin yaşandığı yerdi.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL