Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Hacı Bektaş Veli (Erkek Dişi Sorulmaz) Roman Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı Yazar: Hüseyin TURHAL 13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
55. Bölüm

Bölüm 9: Kapıkulu Ocağı ve Yeniçeriler

4 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Devşirme ve Manevi Sığınak
Hacı Bektaş Veli'nin vefatından yaklaşık bir asır sonra, Osmanlı İmparatorluğu yükseliş dönemine girmişti. Devlet, sınırları genişlettikçe, Kapıkulu (merkeze bağlı askeri ve idari sınıf) sistemini, özellikle de Hristiyan ailelerden toplanan çocuklarla kurulan Yeniçeri Ocağı'nı geliştirdi.
Bu gençler, ailelerinden koparılmış, yabancı bir kültüre ve dine zorla adapte edilmeye çalışılan bir kitleydi. Onların ruhları, bir yandan acımasız savaş makinesine dönüşürken, diğer yandan manevi bir sığınak arayışı içindeydi.
İşte tam bu noktada, Hacı Bektaş Veli'nin koşulsuz insan sevgisi ve eşitlik felsefesi devreye girdi. Bektaşilik, köken, dil veya geçmiş ayrımı yapmıyordu. Bu, Yeniçerilerin karmaşık ve acı dolu kimlik arayışına birebir cevap veriyordu.
Ocağın Hamisi
Yeniçeriler, yavaş yavaş Hacı Bektaş Veli'yi pirleri ve manevi hamileri olarak kabul etmeye başladılar. Bu durum, zamanla resmileşti.
Yeniçeri Ocağı'nın her kışlasında mutlaka bir Bektaşi Babası bulunurdu. Bu Babalar, askerlerin manevi ve ahlaki rehberleriydi.
Yeniçerilerin giydiği, başa giyilen ve sırtı uzun bir kumaş parçası olan Börk (keçe başlık), Hacı Bektaş Veli'nin hırkasının kolunu temsil eden bir sembol olarak kabul edildi.
Askerler savaşa giderken ve kışlada yemek yerken, Bektaşi öğretisinin dualarını (Gülbank) okurlardı. En meşhuru: "Allah Allah, illallah... Gerçeğe Hû!"
Bu manevi bağlılık, Yeniçerilere disiplin, dayanışma ve kutsal bir görev bilinci aşılıyordu. Askerler, sadece Sultan için değil, aynı zamanda Hacı Bektaş Veli'nin yolunda hizmet ettiklerine inanıyorlardı.
Çelişki: Sevgi ve Kılıç
Ancak, bu durum büyük bir çelişkiyi de beraberinde getiriyordu:
Sevgi Felsefesi vs. Şiddet: Hacı Bektaş Veli'nin felsefesi insan sevgisini, hoşgörüyü ve barışı savunurken; Yeniçeriler, devletin en acımasız savaş makinesiydi. Hoşgörüyü yayan bir inancın, imparatorluğun en kanlı gücüyle bu denli bütünleşmesi, Bektaşiliğin tarihsel bir ironisiydi.
Siyasi Güç: Bektaşiliğin Yeniçeriler üzerindeki bu güçlü etkisi, onu zamanla masum bir dervişlikten çıkarıp, siyasi bir güç odağı haline getirdi. Yeniçerilerin isyanları ve siyasi baskıları arttıkça, Bektaşilik de bu gücün gölgesine girdi.
Bir Yeniçeri, Bektaşi Babası'na sorar: "Baba, biz kılıcımızla can alıyoruz. Hünkâr ise canı kutsal sayıyor. Bu nasıl olur?"
Bektaşi Babası cevaplar: "Canım, kılıç, sadece bir araçtır. Önemli olan, o kılıcı kimin elinde tuttuğu ve hangi niyetle salladığıdır. Savaş meydanında bile, kalbinde adalet ve merhamet taşıyan, Hünkâr'ın yolundadır. Ancak ne zaman ki kılıcını nefsine ve zulme hizmet ettirirsin, o zaman yoldan çıkmış olursun."
Kaderin Ağları
Bektaşiliğin Yeniçeriler üzerindeki bu etkisi, ona hem büyük bir saygınlık hem de ölümcül bir düşman kazandırdı. Felsefe, Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü olduğu dönemlerde gözde oldu; ancak Yeniçeriler isyanlar ve başıboşluklarla devletin belası haline gelince, Bektaşilik de bu durumdan sorumlu tutuldu.
Bu ittifak, Hacı Bektaş Veli'nin öğretisinin kaderini Osmanlı İmparatorluğu'nun kaderine sıkı sıkıya bağlamış oldu. Felsefe, Anadolu'nun gönüllerinde yaşasa da, artık sarayın entrikaları ve iktidar mücadeleleri de bu yolun bir parçasıydı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL