Hacı Bektaş Veli
(Erkek Dişi Sorulmaz)
Roman
Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı
Yazar: Hüseyin TURHAL
13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
Bölüm 10: Siyasi Fırtınalar ve Sabır Mekan: Sulucakarahöyük Dergâhı ve Selçuklu/Moğol yöneticilerinin sarayları. Zaman: 13. yüzyılın ikinci yarısı; Anadolu'da siyasi kargaşanın ve iktidar mücadelesinin zirve yaptığı dönem. Kaosun Gölgesi Anadolu, bu dönemde tam bir karmaşa içindeydi. Moğol baskısı ağırlaşmış, zayıflayan Selçuklu Devleti otoritesini kaybetmiş, beylikler bağımsızlık peşinde koşuyordu. Siyasi iktidar, halkı vergi ve savaşlarla canından bezdirmişti. Hacı Bektaş Veli'nin ünü, artık sadece Türkmen obalarına değil, Selçuklu sarayına ve Moğol komutanlarına kadar ulaşmıştı. Saraydakiler, Veli'nin on binlerce müridi olan bu büyük manevi gücünden hem çekiniyor hem de bu gücü kendi lehlerine kullanmayı deniyorlardı. Veli'nin dergâhına sık sık, Selçuklu Sultanlarından veya vezirlerden elçiler gelirdi. Onlar, Veli'den kendilerine dua etmesini, manevi destek vermesini veya müridlerini savaşa çağırmasını talep ederlerdi. Veli'nin Sınavı: Siyasete Mesafe Bir gün, Selçuklu'nun yüksek rütbeli, kibirli bir veziri, büyük bir alayla dergâha geldi. Vezir, Veli’ye altın keseler, ipek kumaşlar sundu ve karşılığında askeri destek istedi. Vezir, kibirli bir sesle: "Ey Ulu Pir, bu topraklar kafirlerin eline geçmek üzere! Ordumuz zayıf düştü. Sizin gibi mübarek bir zat, müridlerini toplayıp bize yardım etmelidir. Bu, dinin gereğidir!" Bektaş Veli, gözlerini vezirin hediyelerinden ayırmadan ona baktı: "Vezir Efendi, sizin savaşınız 'Mülk' için, bizim savaşımız ise 'Gönül' içindir. Siz, toprak fethetmek istersiniz; biz, kalpleri fethetmek isteriz." Veli, ayağa kalktı. Elçilere getirilen altın keseleri almadı, sadece bir tas su istedi. Veli: "Bu su, hem sizin, hem de savaştığınız düşmanınızın susuzluğunu giderir. Bizim yolumuzda kılıç kınında durur. Biz, kan akıtanın değil, can verenin tarafındayız. Bizim askerimiz, nefsine karşı savaşan derviştir. Hediyelerinizi alın, gidin ve halkı daha fazla vergi ve savaşla yormayın." Veli'nin bu kesin ve bilgece tavrı, onun siyasete asla alet olmayacağını gösteriyordu. O, manevi otoritesini dünyevi iktidarın üstünde tutuyordu. Bu kararlılık, halkın ona olan güvenini artırırken, siyasetçilerin ondan korkmasına neden oldu. Sabrın Yolu: Keramet ve Huzur Saray tarafından doğrudan desteklenmeyen, hatta zaman zaman şüpheli görülen Veli'nin dergâhı, baskı altında kaldı. Bölgenin Kadıları ve bazı Sünni ulemalar, Veli’nin öğretisini sürekli olarak "bidat" ve "sapıklık" olarak ilan ediyorlardı. Bir keresinde, Kadılar tarafından gönderilen bir grup, dergâhı basıp Veli’nin müridlerini dağıtmak istedi. Kapıda duran Veli, onlara sadece bir soru sordu: "Siz, Hakk'ın sevgisini mi, yoksa İktidarın korkusunu mu taşırsınız?" Bu sözler, saldırganların bir an duraksamasına neden oldu. Halk, Veli'nin etrafında toplanmış, dervişler sessizce zikrediyordu. Veli, o anda, Lokman-ı Perende'den öğrendiği sükûnet ve manevi gücü kullanarak, sadece bir bakışla topluluğun hiddetini yatıştırdı. Bu, Veli'nin en büyük kerametlerinden biriydi: Korku yerine sevgi tohumları ekmek. Veli, Anadolu'nun çalkantılı denizinde, Sulucakarahöyük'ü bir huzur adası olarak korudu. Halk, savaşın ve vergilerin gölgesinden kaçarak Veli'nin öğretisinde sığınak buluyordu. Veli onlara şunu öğretti: "Dışarıdaki fırtına dinmeyecek. Önemli olan, sizin içinizdeki fırtınayı dindirmektir. Nefsine karşı zafer kazanan, bütün dünyayı fethetmiş sayılır. Sizin siyasetiniz doğruluktur, sizin iktidarınız hizmettir." Hacı Bektaş Veli, bu duruşuyla, öğretisinin yüzyıllarca sürecek bir manevi hareket olarak kalmasını sağladı; geçici siyasi güçlerin oyuncağı olmaktan kurtardı. Onun mirası, saraylarda değil, halkın gönüllerinde yaşamaya devam edecekti.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.