Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
AŞK ADASI ve KAYIP HARİTA ROMAN Hüseyin TURHAL
AŞK ADASI: KAYIP HARİTA - Roman Tarihin peşindeki bir akademisyen ve hayatta kalma ustası bir komando. Pasifik'in ortasında, bir sırrın ortasında kesişen iki hayat. Akademisyen Elara, büyükannesinde...
4. Bölüm

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Aşk Yolu ve İhanetin Gölgesi

21 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
AŞK ADASI: KAYIP HARİTA

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Aşk Yolu ve İhanetin Gölgesi

5. Bölüm

Güneş, adanın nemli ağaç tepeleri arasından süzülmeden önce, Elara ve Kaan mağaradan ayrıldı. Yolları, günlüğün işaret ettiği bir sonraki noktaya, adanın kalbindeki volkanik yamaçlara doğru ilerliyordu. Kaan önde, pala ile yolu açıyor, Elara ise arkada, gözleri haritada ve çevredeki doğal işaretlerdeydi.

"Buraya bak," dedi Elara, haritada işaretli bir noktaya parmağını koyarak. "Günlük, bu kayayı 'Gözyaşı Taşı' olarak adlandırıyor. Efsaneye göre, burada kalbi kırılmış bir yerli prenses sonsuza dek ağlamış. Tapınağa giden yol, bu taşın arkasından başlıyor."

Kaan, işaret edilen, üzerinde yosunların sardığı, devasa bir bazalt kayaya ulaştı. Kayaya dokunduğunda nemli ve soğuktu. "Yerlilerin kehanetleri de tam bir ağlama duvarı hikayesi," diye mırıldandı.

Kaan kayanın etrafını dikkatlice dolaşırken, Elara günlüğü okumaya devam etti: “Yolun ilk kapısı, karşılıksız bir bedel ister. Yalnızca fedakarlık, kapıyı açar.”

"Fedakarlık mı?" dedi Kaan, şüpheyle. "Genelde bu tür yerlerde, bir tuzağı tetikleyen ağırlık sensörü veya bir mekanizma olur."

Kaya, arkasında gerçekten de bir geçit barındırıyordu. Giriş, dar ve karanlıktı, ama asıl dikkat çeken şey, geçidin hemen önündeki, özenle yontulmuş iki heykeldi. Bir heykelin elinde boş bir kase, diğerinde ise keskin bir bıçağın resmi vardı.

Kaan, kaseye yaklaştı. "Fedakarlık. Ne istiyor olabilir? Yiyecek? Altın?"

Elara, günlüğün o bölümünü yeniden okudu. “Kalp, dürüstlükle sunulmalı. Yalan, yolu sonsuza dek mühürler.”

Kaan, sırt çantasından bir altın sikke çıkardı ve kaseye atmaya yeltendi.

"Dur!" Elara, Kaan’ın kolunu tuttu. Temasları kısa ama elektrik yüklüydü. "Bu bir tuzak olabilir. Eğer bu gerçekten yerlilerin 'Aşk Yolu' ise, sadece maddi bir şey istemezler."

Kaan, sinirle kolunu çekti. "Peki ne istiyor? Kan mı? Can mı?"

Elara, kaseyi inceledi. Kase, kurumuş kırmızı lekeler taşıyordu. "Belki de bir simge... En değerli şeyini, karşılığını beklemeden vermen gerekiyor."

Kaan, alaycı bakışlarını Elara’nın üzerine dikti. "Benim en değerli şeyim hayatım ve onu burada seninle paylaşmaktan pek memnun değilim. Senin en değerli şeyin ne, tarihçi? O yıpranmış günlük mü?"

Elara, günlüğe baktı. Değildi. Günlük önemliydi, ama en değerlisi değildi. En değerlisi, onun temsil ettiği şeydi: Geçmişi öğrenme arzusu. Ama aynı zamanda, son zamanlarda, Kaan’ın güveni ve onların zoraki ortaklığı ona değerli gelmeye başlamıştı.

"Benim fedakarlığım..." Elara duraksadı. Gözleri kararlılıkla parladı. Çantasını açtı ve titizlikle koruduğu, büyükannesinin nişan yüzüğünü çıkardı. Yüzük, sade ama değerli bir pırlantaya sahipti. "Bu yüzük, büyükannemden bana kalan en kişisel eşya. Onun aşkının ve kaybının anısı."

Kaan, bu beklenmedik hareket karşısında şaşırmıştı. Yüzüğü kaseye koymayı bekliyordu, ama Elara kaseye doğru uzanmadı.

Elara, yüzüğü elinde tutarken bir an düşündü ve sonra onu alıp yanındaki çalılığa fırlattı.

"Ne yapıyorsun sen?!" diye bağırdı Kaan.

"Fedakarlık, karşılıksız olmalı," dedi Elara, kararlı bir sesle. "Kaseye koysaydım, karşılığında yolun açılmasını bekleyecektim. Ama şimdi, ona veda ettim. O benim için değerliydi ama artık bitti."

Elara’nın bu beklenmedik, tamamen duygusal fedakarlığının ardından, Gözyaşı Taşı’ndan derin bir gıcırtı sesi duyuldu. Geçidin girişini kapatan kaya, yavaşça yana kaymaya başladı.

"Vay canına..." diye mırıldandı Kaan. "Yine de bir daha o kadar pahalı bir şeyi atmadan önce bana sorsan iyi olur, Harita Uzmanı."

6. Bölüm

Kaan önde, tabancası elinde, Elara hemen arkasında, açılan geçitten içeri girdiler. Geçit, dar ve karanlık bir tünelden, derinlere doğru iniyordu. Havada keskin bir kükürt kokusu vardı.

Yürüyüşleri sessizdi. Az önceki anın yoğunluğu, aralarındaki gerginliği artırmış, ama aynı zamanda yeni bir bağ kurmuştu. Kaan, Elara’nın mantığını ve cesaretini görmüştü. Elara ise, Kaan’ın soğuk maskesinin altındaki şaşkınlığı ve saygıyı yakalamıştı.

Tünel, volkanik bir mağaraya açıldı. Mağaranın ortasında, günlüğün de bahsettiği Aşk Yolu uzanıyordu: Obsidiyen taşından yapılmış, ince ve yılan gibi kıvrılan bir patika.

"Yol sadece tek bir kişinin geçebileceği kadar dar," dedi Kaan, fenerini patikanın sonuna doğru tutarak. "Ve sonu uçurum gibi görünüyor."

Elara, patikanın başlangıcına yürüdü. Patikanın kenarlarında, karanlık bir boşluk vardı. Günlükte yazanları hatırladı: “Aşk Yolu, iki ruhu test eder. Yalan, düşüşü getirir.”

"Buradan sadece birimiz geçebiliriz," dedi Elara. "Ama haritaya göre, öteki tarafta bir mekanizma var. Tekrar açılması için, ilk geçen kişinin dışarıdakine 'güvenini' kanıtlaması gerekiyor."

"Güven mi?" dedi Kaan, tekrar alaycı bir ses tonuyla. "Sen bana tam olarak ne kadar güveniyorsun, Elara? Ya karşıya geçip seni orada bırakırsam?"

Elara, gözlerinin içine baktı. "Bırakırsın. Bu senin doğan. Ama aynı zamanda biliyorum ki, bu haritayı benden daha iyi kimse çözemez. Beni bırakırsan, haritayı bulamazsın. Benim fedakarlığım, senin hırsınla dengelenmeli."

Kaan, gülümsedi. "Mantıklı. Akademisyen, tehlikeli biri olma yolunda ilerliyorsun." Kaan bir adım geri çekildi. "Önce sen geç."

"Hayır," dedi Elara. "Sen daha tecrübelisin. Eğer bir tuzak varsa, onu fark edersin. Ama ben sana güveniyorum."

Kaan, bu sözler karşısında bir an duraksadı. Bir yabancının, hele de birkaç saat önce tanıştığı birinin ona bu kadar güvenmesi... Bu, alıştığı bir durum değildi. Başını salladı, palasını beline taktı ve patikaya adım attı.

Yol, tahmin edildiği gibi tuzaklarla doluydu. Kaan, ayaklarının altındaki gevşek kayaları, kaygan yosunları ve neredeyse görünmez sensörleri büyük bir beceriyle atlatıyordu. Her adımda, Elara'nın hayatı ona emanetti. Bu durum, onu tuhaf bir şekilde heyecanlandırıyordu.

Patikanın ortasındayken, Kaan ani bir duraksama yaşadı. Yolu aydınlatan fenerin ışığında, patikanın hemen kenarında, bir insanın omurga kemiği ve yanında yıpranmış bir denizci botu gördü.

"Görünüşe göre, bazıları aşkın bedelini çoktan ödemiş," diye fısıldadı Kaan.

Patikanın sonuna ulaştı. Orada, duvarın içine gizlenmiş, üzerinde iki avuç içi izi olan mermer bir levha duruyordu.

"Tamam, Elara. Buradayım. Şimdi ne yapmam gerekiyor?"

Elara, günlüğü açtı. "Son cümle: 'Ayırıcı levhayı, güvenle dokun. Sadece ellerine, diğer ruhun dürüstlüğünü bırak.'"

"Dürüstlük mü?" Kaan'ın kaşları çatıldı. "Ne tür bir dürüstlük?"

Tam o anda, Kaan’ın geride bıraktığı mağara girişinden, parlak bir el feneri ışığı içeri süzüldü. Işık, patikanın başlangıcındaki Elara’nın yüzüne vurdu.

"Ah, bakın kimler varmış," diye yankılandı soğuk ve otoriter bir ses mağarada. "Haritayı bulmakta bizden daha hızlı davrandınız, değil mi? Özellikle de sen, sevgili 'Akademisyen'."

Girişte, Kaan'ın bildiği bir adam duruyordu: Milos, uluslararası bir kaçakçı çetesinin lideri. Ve onun arkasında, üç silahlı adam daha vardı. Kaan, bu adamın haritanın peşinde olduğunu zaten biliyordu, ancak bu kadar çabuk yetişmelerini beklemiyordu.

Milos, Elara’ya doğru yürüdü. "Şimdi o günlüğü bana ver. Ya da ortağın, o daracık yolda tek bir yanlış adım atarsa, aşağı yuvarlanıp ölür."

Elara ve Kaan arasındaki zoraki güven, bir anda ölümcül bir testle karşı karşıya kalmıştı. Kaan, tam karşıdaydı ve Milos'a ulaşması için zamanı yoktu. Yapacağı her hareket, Elara'nın hayatına mal olabilirdi.

Dördüncü Bölüm'de Kaan, Milos'un tehdidine karşı bir karar vermek zorunda kalacak. Ya Elara’ya güvenecek ve levhaya dokunarak kapıyı açmayı deneyecek ya da Milos'u alt etmeye çalışacak. Bu, onların ilişkisindeki en büyük dönüm noktası olacak.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL