Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
AŞK ADASI ve KAYIP HARİTA ROMAN Hüseyin TURHAL
AŞK ADASI: KAYIP HARİTA - Roman Tarihin peşindeki bir akademisyen ve hayatta kalma ustası bir komando. Pasifik'in ortasında, bir sırrın ortasında kesişen iki hayat. Akademisyen Elara, büyükannesinde...
3. Bölüm

İKİNCİ BÖLÜM: Ormanın Dili ve Zoraki Güven 3. Bölüm

23 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
AŞK ADASI: KAYIP HARİTA

İKİNCİ BÖLÜM: Ormanın Dili ve Zoraki Güven
3. Bölüm

Mızrak, Kaan'ın sırt çantasının yanından ıslık çalarak geçti ve yakındaki bir palmiye gövdesine saplandı. Saldıran yerlinin teni koyu, kasları gergin ve gözleri öfkeyle parlıyordu. Yüzündeki savaş boyaları, onu adanın bir parçası, vahşi doğanın koruyucusu gibi gösteriyordu.

Kaan, çabuktu. Yere yuvarlanırken pala elindeydi. "Koş!" diye gürledi Elara'ya doğru. "Savaşmak için vaktimiz yok!"

Elara şaşkınlığı üzerinden atmıştı. O bir kütüphaneciydi, savaşçı değil. Ama hayatta kalma içgüdüsü, elindeki ağır sırt çantasını bir kalkan gibi kullanmasını sağladı ve palmiye ağaçlarının arasındaki labirente doğru depar attı.

Kaan, yerlinin dikkatini üzerine çekmek için bağırdı ve hemen ardından adama doğru bir kaya fırlattı. Bu, birkaç saniyelik bir gecikme yarattı. İkinci bir yerli, elinde bir yayla ortaya çıktığında, Kaan arkasını dönüp Elara’nın izinden hızla ormana daldı.

Yarış, soluksuzdu. Kalın sarmaşıklar, kökler ve nemli toprak ayaklarını yakalamaya çalışıyordu. Elara, Kaan’ın komutunu takip etmiş, haritasının işaret ettiği yöne doğru, şelalenin gürültüsüne doğru koşuyordu.

Sonunda, ikisi de gürül gürül akan suyun perdesi arkasına saklanmış küçük, ıslak bir mağara girişinin önünde durdu. Elara duraksadı. Kaan hemen arkasından gelip onu itti.

"İçeri!"

Elara, kaygan zeminde aceleyle mağaraya girdi. Kaan, pala ile bir anlık siper alıp, hızla arkasından girişi kalın yapraklar ve sarmaşıklarla kamufle etti. Mızrak sesleri ve ayak sesleri dışarıdan gelip mağaranın derinliklerinde yankılandı, sonra uzaklaştı.

Sustular. Yüksek sesle nefes alıp veriyorlardı.

Mağaranın içi karanlık, nemli ve yosun kokuyordu. Sadece şelaleden yansıyan soluk bir ışık, ortamı hafifçe aydınlatıyordu. Elara’nın kalbi hızla çarparken, Kaan’ın yüzüne baktı. Kasvetli bir ifade, alnındaki teri gizliyordu.

"İş birliğin için teşekkürler," dedi Elara, sesi titrek ama kararlıydı. "Ama kimdi onlar?"

Kaan, sırt çantasını yere bıraktı ve telsizini çıkardı. "Yerliler. Bizi istemedikleri açık." Telsizden sadece cızırtılar geliyordu. "Ayrıca, sanırım iletişimim de kesildi. Bu adanın sinyalizasyon sistemi berbat."

Kaan, Elara’ya döndü. Gözleri, Elara’nın elindeki günlüğe takıldı.

"Şimdi dürüst olalım, Harita Uzmanı. Buraya tek başına bir yaz kampı için gelmedin. O elindeki nedir?" Kaan’ın sesi sertleşmişti.

Elara, göğsünü şişirdi. "Büyükannemin mirası. Corona del Mar'ın kayıp haritasının şifresini içeriyor."

Kaan acı bir kahkaha attı. "Tahmin etmiştim. Demek biz şimdi resmen rakipleriz." Palasıyla mağaranın ıslak duvarını işaret etti. "Bu adanın ilk kuralı: Ya hayatta kalırsın, ya ölürsün. Kayıp geminin haritası, bu ormanda benim sana verebileceğim tek avantaj."

"Ve benim bilgim de senin hayatta kalman için tek şansın olabilir," diye yanıtladı Elara, sesindeki akademik gururu gizlemeden. "Ben buraya altın için gelmedim, Kaan. Ben tarihi kanıtlamak için geldim. Harita şifreli ve onu sadece ben çözebilirim."

İki çift göz, loş ışıkta birbirine kenetlendi. Biri parşömenin bilgeliğini, diğeri kılıcın keskinliğini temsil ediyordu. Aralarındaki gerilim, mağaranın nemli havasını kalınlaştırmıştı.

"Pekala," dedi Kaan, sonunda teslimiyetle. "Adil bir teklif. Sen yolu bul, ben seni hayatta tutarım. Ama kuralları ben koyarım."

Elara, Kaan'ın gözlerindeki yabaniliği okudu. Bu adam tehlikeliydi ama şu an için tek müttefikiydi. "Kabul. Ama haritanın sonu nereye çıkarsa çıksın, onu satmayız. O, insanlığın mirasıdır."

Kaan gülümsedi. İlk kez, buz gibi bakışlarının altında kısa bir ışıltı gördü Elara. "Önce onu bulalım, sonra etik tartışmalarına gireriz, akademisyen. Şimdi bana o şifreli karalamaları göster."

4. Bölüm

Mağarada geçirdikleri ilk birkaç saat, zoraki bir işbirliğinin başlangıcı oldu. Kaan, mağaranın etrafını inceleyip güvenliğini sağlarken, Elara günlüğün sayfalarını açtı.

"Şifre, adanın topografik özelliklerine dayanıyor," diye açıkladı Elara, Kaan’a haritanın bir kopyasını uzatırken. "İspanyol kaptan, hazineyi volkanik yolların ve yerel halkın mitlerinin içine gizlemiş."

Kaan, haritayı inceledi. "Şu daire ne?"

"Yerlilerin 'Aşk Yolu' dediği bir tapınak. Efsaneye göre, adanın ruhları, yalnızca 'gerçek aşkın fedakarlığına' sahip olanların yoldan geçmesine izin veriyor."

Kaan güldü. "Romantik saçmalık. Biz de zorlu bir macera filmi bekliyorduk. Birkaç tuzak ve kilitli kapı. Aşk mı? Ben askeri kamplarda büyüdüm, romantik fantezilerde değil."

Elara, Kaan’ın alaycı tavrını görmezden geldi. "Mitolojiyi hafife alma. Bazen en ölümcül tuzaklar, inançlarda saklıdır."

Akşam çökerken, mağaranın atmosferi değişti. Kaan, küçük bir ateş yaktı ve somon konservesini paylaştılar. Kamp ateşinin titrek ışığında, Kaan’ın sert yüz hatları biraz yumuşamıştı.

"Peki sen?" diye sordu Kaan, sessizliği bozarak. "Neden bu kadar kararlısın? Bir geminin batış hikayesi için hayatını tehlikeye atmak..."

Elara, ateşe baktı. "Büyükannem... O bir tarihçiydi ama hayatının aşkı bu adada kayboldu. Kaptanın günlüğünü, yıllar önce ona bir denizci vermiş. Günlük, sadece bir harita değil, aynı zamanda büyükannemin kayıp aşkının son izini de içeriyor." Sesi hüzünlüydü. "Bana bu günlüğü, o aşkın sırrını çözmem için miras bıraktı."

Kaan, ilk kez sessiz kaldı. Bu sert, soğuk defin avcısının bile, bir aşk hikayesi karşısında savunmasız kaldığı anlaşıldı.

"Yani," diye mırıldandı Kaan. "Bu adanın adı boşuna Aşk Adası değilmiş."

Elara, Kaan'ın yüzüne baktı. Mağaranın loş ışığında, onun çekiciliğini, tehlikeli ama güvenilir duruşunu fark etti. İki zıt dünya, bir anda, bu mağaranın içinde, ortak bir sır ve giderek artan bir gerilimle birbirine bağlanmıştı.

Kaan, derin bir iç çekti. "Yarın şafağa doğru yola çıkıyoruz. Aşk Yolu'nu bulalım. Ama tek bir kural var: Ben 'Dur' diyene kadar durmak yok."

"Anlaşıldı, Komutan," diye yanıtladı Elara, Kaan'a meydan okurcasına hafifçe gülümseyerek.

Gecenin karanlığında, ikisi de uykuya daldı. Elara, günlüğü göğsüne bastırırken, Kaan ise sessizce pala elinde uyuyordu. İkisi de, adanın ruhlarının onları izlediğinden habersizdi. Aşk ve macera, artık bu adanın derinliklerinde, karmaşık bir hal almıştı.

Üçüncü Bölüm'de kahramanlar "Aşk Yolu" olarak bilinen mistik tapınak yoluna girer ve aşk/sadakat temelli ilk tuzaklarla karşılaşabilirler. Bu sırada, onları uzaktan izleyen Kaçakçı Çetesi de sahneye dahil olabilir.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL