Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler Hüseyin TURHAL
Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
26. Bölüm

Gönül Sultanı: Şeyh Abdurrahman-ı Erzincanî

12 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler 25

Gönül Sultanı: Şeyh Abdurrahman-ı Erzincanî

Anadolu, on dördüncü yüzyılın sonlarında, Moğol istilasının yaraları henüz sarılmamışken, gönül erlerinin nefesiyle yeniden mayalanıyordu. Bu gönül erlerinden biri de, soylu bir Seyyid ailesinden gelip Erzincan'a yerleşen, oradan ilim ve irfan peşine düşen Abdurrahman idi.
I. İrfan Arayışı
Genç Abdurrahman, Erzincan’da medrese eğitimini tamamladıktan sonra, kalbindeki ilahi aşkın ateşiyle yola çıktı. Dönemin en büyük manevi merkezlerinden biri olan Safeviyye tarikatının merkezi Erdebil’e ulaştı. Orada, Şeyh Safiyyüddin Erdebilî'nin halifelerinden Alaaddin Ali Hazretleri'nin müridi oldu.
Yıllarca süren çile, riyazet ve hizmetten sonra, Abdurrahman sadece zahiri (dış) ilimlerde değil, batıni (iç) ilimlerde de zirveye ulaştı. Mürşidi ona hilafet verdi ve manevi bir görevle Anadolu'ya, o büyük gönül fethini tamamlamak üzere geri gönderdi.
II. Zey Köyünde Bir Ocak
Abdurrahman Erzincanî, Anadolu’nun pek çok yerinde, Amasya, Tokat ve Çankırı civarında irşat faaliyetlerini sürdürdükten sonra, manevi işaretlerle kendisine tayin edilen, o zamanlar Memluklu topraklarına yakın olan Adıyaman civarına, Zey köyüne yerleşti.
Zey köyünde kurduğu zaviye, kısa sürede bir ilim ve sevgi ocağı haline geldi. Mihmandarlığı (misafirperverliği) dillere destandı. Yoksullar burada doyurulur, hastalar şifa bulur, gönlü dar olanlar huzur bulurdu. Abdurrahman Erzincanî, sadece bir şeyh değil, aynı zamanda bölgenin sosyal mimarıydı.
O dönemde, Anadolu beylikleri ve Bizans halkları arasında sürekli çatışmalar vardı. Şeyh, tebliği ve adaletiyle, farklı inançlardan insanlarla bile temas kurar, onlara birliği ve tevhidin güzelliğini anlatırdı.
III. Kerametler: Geyik ve Pınar
Şeyh Abdurrahman Erzincanî’nin hayatına dair anlatılan en meşhur menkıbeler, onun derin manevi gücünü gösterir:
1. Moğol Askerlerine İkram (Geyik Menkıbesi)
Bir keresinde, Şeyh, müritleriyle birlikte tenha bir yaylada bulunuyordu. Yanlarına, içlerinde Cengiz Han’ın bir komutanının da olduğu kalabalık bir Moğol askeri grubu geldi. Komutan, kaba bir ifadeyle: "Askerlerimin karnı aç. Onları doyur!" dedi.
Hanımı telaşla Şeyh’e döndü: "Efendi, çadırımızda onca kişiyi doyuracak hiçbir şeyimiz yok!"
Şeyh Abdurrahman Erzincanî, eşine sakin olmasını söyledi ve çadırdan dışarı çıktı. Gökyüzüne baktı ve oradan geçmekte olan bir ceylan sürüsüne seslendi: "Ey Allah'ın sessiz kulları! Aranızda, misafirlerimize ikram olmak üzere kendini feda edecek bir yiğit yok mudur?"
Aniden, sürünün içinden iri bir ceylan ayrıldı ve doğruca Şeyh'in ayaklarının dibine geldi, başını boynuna sürerek teslimiyetini gösterdi. Müritler ceylanı kesip, etini pişirdiler. Mucizevî bir şekilde, o tek ceylanın eti, bütün Moğol askerlerine ve müritlere yetip de arttı bile.
Bu kerametten derinden etkilenen komutan ve askerleri, Şeyh'in elini öpüp Müslüman oldular. O ceylan, Abdurrahman Erzincanî’nin sofrasındaki bereketi ve teslimiyeti simgeliyordu.
2. Altın Akan Pınar
Bir başka zaman, yakınlardaki bir köyün su ihtiyacını karşılayan pınar tamamen kurumuştu. Köy halkı, çaresizlik içinde Şeyh'e gelip dua etmesini rica ettiler.
Şeyh, köy halkıyla birlikte kuruyan pınarın başına gitti. Orada secdeye kapanıp uzun uzun dua etti. Ardından asasını suyun eskiden aktığı yere değdirdi. Allah'ın izniyle, pınardan gürül gürül su yerine altın akmaya başladı.
Köy halkı şaşkınlıktan donakalırken, Şeyh Abdurrahman Erzincanî Hazretleri, boynunu bükerek niyaz etti: "Ya Rabbi! Ben senden fani dünya malı istemedim, kullarına hayat ve temizlik olan su istedim!"
O anda altın akışı kesildi ve pınar, eskisinden daha coşkulu bir şekilde, billur gibi su vermeye başladı. O günden sonra, o pınarın suyu bir daha hiç kesilmedi.
IV. Sonsuz Bağ
Şeyh Abdurrahman Erzincanî Hazretleri, Anadolu'nun manevi hayatına öyle derin bir iz bırakmıştır ki, soy bağıyla da tarihe bağlanmıştır. Kızı Necmiye Sultan'ı, Anadolu’nun en büyük alim ve velilerinden olan Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Hazretleri ile evlendirmiştir. Böylece, iki büyük manevi akım arasında güçlü bir köprü kurmuştur.
1432 (H.835) civarında, manevi görevini tamamlamış olmanın huzuruyla vefat etti. Bugün, bir rivayete göre Adıyaman Zey köyünde, diğer bir rivayete göre ise Malatya’nın Darende (Balaban) kasabasında bulunan türbeleri, yüzlerce yıldır sevenleri tarafından ziyaret edilmekte ve onun manevi mirası yaşatılmaktadır.
Şeyh Abdurrahman Erzincanî, sadece bir zaviye kurucusu değil, Anadolu'nun dört bir yanındaki insanların kalbine İman, Cömertlik ve Hizmet tohumları eken, bir gönül sultanı olarak hatırlanır.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL