Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler Hüseyin TURHAL
Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
28. Bölüm

Fırat'ın Gözyaşları: Adıyaman'ın Sessiz Vedası

9 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler 27

Fırat'ın Gözyaşları: Adıyaman'ın Sessiz Vedası

Adıyaman'ın tozlu ama bereketli topraklarında, güneşi ilk selamlayan Kommagene Krallığı'nın kayıp kenti Perre'nin yamacında, yaşlı bir çoban yaşardı: Miran. Miran'ın tüm serveti, Fırat'ın binlerce yıllık türküsünü dinleyerek büyüttüğü inatçı ve sessiz keçileriydi. Ancak onun en değerli varlığı, Fırat'ın kıyısında, gün batımının kızıla boyadığı taşların arasında bulduğu, nehir yosunlarıyla örülmüş, pürüzsüz, beyaz bir taştı. O taş, Miran için "Fırat'ın Gözyaşı" idi.
Miran, gençliğinde köyün en güzel kızı olan, gülüşüyle Karakuş Tepesi'nin aydınlandığı Hevi'ye (Umut) aşık olmuştu. Aşkları, Fırat'ın coşkusu gibiydi; gürül gürül ve dizginlenemez. Evlenmelerine günler kala, Fırat'ın asi ruhu köye bir felaket getirdi. Baharda, karların erimesiyle nehir yatağını aştı, köyün bir kısmını yuttu.
Hevi'nin babası, Miran'ın ailesini ve evini kaybeden birine kızını vermeyi reddetti. Gözyaşları içinde, "Beni affet Miran," dedi Hevi, "Ama babamın sözü Fırat’ın suyundan daha ağırdır. O seni yutarken, ben seni tutamadım."
Miran, bu acıyla Nemrut Dağı'nın zirvesine, tanrıların heykellerinin yanına tırmandı. Güneşi izlerken, kalbindeki tüm umudu Fırat'a attı. O günden sonra Miran, nehrin kıyısından hiç ayrılmadı. Keçilerini otlatırken hep Fırat’a bakardı, sanki Hevi'yi, o selin alıp götürdüğü ruhunu geri getirecekmiş gibi.

Barajın Gölgesi
Yıllar geçti. Adıyaman'ın kaderi değişiyordu. Fırat, artık özgür bir nehir değildi. İnsanoğlu, gücünü dizginlemek için devasa bir baraj inşa ediyordu. Köy halkı, suyun yükselip kadim topraklarını ve anılarını yutacağı korkusuyla yaşıyordu.
Miran, artık köyün en yaşlısıydı. Bir sabah, Fırat'ın kıyısında, suların yavaşça yükselmeye başladığını gördü. Bu, sadece toprağın değil, hatıraların da sular altında kalacağının habercisiydi. Köyün camisi, asırlık dut ağaçları ve Hevi ile ilk karşılaştığı taş köprü... hepsi Fırat’ın yeni gölüne karışacaktı.
Miran, o gün elinde Fırat'ın Gözyaşı taşıyla eski, harabeye dönmüş evinin yanına gitti. Orada, toprağın üstünde, kurumuş bir gül dalı buldu. Bu, Hevi'nin düğünlerinde takacağı, ama takamadan kuruyan güldü.

Veda
Sular yükselirken, köy halkı son eşyalarını toplayıp yeni yerleşim yerlerine doğru yola çıktı. Miran, gitmeyi reddetti. Tek başına, Fırat'ın kıyısında durdu. Barajın sesi, nehrin eski türküsünü bastırıyordu.
Miran, avucundaki beyaz taşı sıkıca tuttu.
"Fırat," diye fısıldadı, sesi rüzgarda kayboldu. "Sen benim umudumu çaldın, ama şimdi hatıralarımı da alıyorsun. Bizi ayırdığın gibi, bizi birleştiren her şeyi de yutuyorsun."
Gözyaşı, yüzünde derin bir çizgi oluşturarak aktı. Bu gözyaşı, Miran'ın değildi. Bu, Fırat’ın gözyaşıydı; özgürlüğünü kaybetmiş, anıları yutmuş, iki aşığı ayıran ve şimdi onları sonsuza dek kendi sularına hapseden nehrin kederiydi.
Miran, elindeki Fırat'ın Gözyaşı taşını, Hevi'nin kuruyan gül dalıyla birlikte, yavaşça yükselen sulara bıraktı. Taş, suyun yüzeyinde bir an parladı ve batmaya başladı.
Miran, son bir kez Nemrut'a baktı. Tanrı heykelleri, onun vedasını sessizce izliyordu. Ne zaman ki su, Miran'ın ayaklarına değdi, yaşlı çoban arkasını döndü ve dağın yamaçlarına doğru yürümeye başladı.
Arkasında, sular eski köyün üstünü tamamen kapladı. Artık o yerde, sadece geniş, durgun bir göl vardı. Ve o gölün derinliklerinde, iki aşığın yitip giden hatıraları ve bir nehrin özgürlüğe duyduğu, sessizce ağlayan Fırat'ın Gözyaşı gizliydi. Adıyaman'ın o kıyısında, artık sadece göl sesi ve Nemrut'un kadim sessizliği vardı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL