kar yaðýyordu evlere aðaçlara
caddelere kaldýrýmlara lapa lapa
kar biriktiriyordu paltosu þapkasý
her þey beyazdý sanki…
oysa her þey siyahtý
gözlerden akan yaþlar da
gece, buz kesmiþdi demir raylarýn üzerinde
bir adam aðlýyordu hýrýltýlý seslerle
sadece kendinin duyduðu bir sesle aðlýyordu adam
yýllarýn ardýna sinen anlarýn karartýlarýydý bunlar…
sonsuz bir baðýmlýlýðýn bitmeyen cümleleriydi
demir raylarýn üzerinde kendine has seslerle
küfürler art arda dökülüyordu
unutulacak ne varsa,
geçmiþin resmini tuvale kelimelerle aktaran
tuvale kelimeler çiziliyordu sanki
açýk maviden koyu maviye,
pembeden siyaha çalan
siyah kan renginde
damardan damara yol alýp …
ne kadar da çok þey vardý saklý kalmasý gereken
ne kadar da çok saklýsý vardý hayatýn
akýllarda tonlarcasý
hafýzalarda bir o kadarý
kararmýþ ýþýk huzmeleri sýzýyordu pencerelerden
camlarýn arkasýndan istasyonun tam da ortasýna,
bir bekleyiþti ki
yarýnlar ve de yarýnlardan sonrasýný…
öyle uzun öyle uzun iþte …
çok kýsa hayatýn umuda dair penceresinde
mor üstü bir renkti çoðu zaman
gün gün dalýnda sararan ve dökülen yapraklardý
yýllar süren bir yaþamýn zincir halkalarýydý sanki
her halkasý düþüncelere sebep
sonrasý ya var olacaklardý bu hengamede
veya kuruyup gideceklerdi
þehrin kulvarlarýnda , þehrin eskimiþ gecelerinde
raylarýn üstündeki adamý da içlerine alýp
redfer