üzüntümü giderecek bir teselli cümlesi var mý
felek benimle vuruþmaya ant içmiþ bir kez
yaþamamýþ olmayý,
yok olmayý çok isterdim bu yüzden
rüzgarlarýn önünde tozlara karýþmayý…
var olmanýn dayanýlmaz bir yük olduðunu benden daha iyi kim bilebilir
iradem hep baþkalarýnýn elinde
hüzünler soluyorum tek mevsimlik
sýtmalar bulaþmýþ ciðerime
üþüyorum…
hiç kimse duymuyor çýðlýklarýný
niceden ve nice gecelerle beraber
kalabalýk kentin kaldýrýmlarýnda dikenler batýyor ayaklarýma
sancýlar batýyor kimsesiz vakitlere
yüreðimde yanýyor mülteci acýlarýn kandili
bir ömre bedel mýzraklar saplanýyor yüzlerce kez
en zifiri kuytusuna býrakýlýyor hüzünler
ateþe tapýnan pervaneler gibi yana yana
kulaklarýmda çýnlayýp duran , durmadan sayýkladýðým
yaþadýðým onca macera
dut aðacýnýn lanetini sorguluyor vicdaným
kendimi sýnav veren bir öðrenci gibi hissediyorum
bir kez daha yüksek sesle haykýrýyorum
hep anlatmak istediklerimi…
acep kimler peþine düþecek …
sýr kapýsýnýn þifresini öðrenmek için…
kara harflerin arasýna karýþmýþ abu hayat sýrrýný
üzerine tam elli beþ yýl güneþ doðmuþ
ebediyen saklanmak üzere asude bir uykuya yatmýþ gibi
fikir söylemeye hakkým yok
köleler sadece tanýklýk eder
mecburum üzüntü kýrýklarýný tohum diye saklamaya
sayýsýnca baþ versin diye her bir baþak
matemlerden, hüzünlerden
gözyaþlarýndan avuç avuç
yüzlerce kez ölüp, yüzlerce kez dirilen saklý sevdalarýn
en son duygusu en son kafiyede yitirildi
kavalcý köyün faresi çalýp götürdü
en son gemi ufuklardan geçmeden,
þehrin sokaklarýna düþürmeden
yaðmur bulutlarýndaki hüznü
küf kokan bir odada uykusuz geçiyor geceler
sürgün bakýþlarým mühürleniyor caddelere
þehrin günahkar kaldýrýmlarýnda masum tüm hayallerim
bir kapýnýn anahtarýný çevirmek kadar yakýn
gece ebedi bir sýrrýn adýný kulaðýma fýsýldýyor …
ölesiye uyumak istiyorum …
redfer