derin bir boþluða doðru
aðaçlarýn dallarýnda hýþýrtýlarla baþlayan
yapraklarý dalýndan kopardýkça
döndüren
savuran
içine çeken bir rüzgar anaforuydu kapýldýðý
rengi daðýnýk tedirgin ötesi
soluk güz kahverengisi
suya düþen yüzüne anne özlemi karýþýrken
henüz küçücük elleri boðum boðum
gözleri aðlayan mavi bir çocuktu kumsalda
her kum tanesi kadar kalabalýk
bir o kadar da yalnýz baþýna
göç kuþlarý gitmiþti çoktan
sesini kýran denizin sesiydi
þimdi sahile vuran her dalga bir aðýt yakardý
anne kokusu teninden henüz gitmemiþ
her perçeminde anne öpücüklü saçlarýnda
bulutlar aðlardý
vakitsiz solan gül gibi
ertelenmiþ mutluluklarý verdi topraða rüzgar
kadersiz bir iklimdi böylece yazýldý taþlar
-geriye kalanýn kaderi-
-bu yalnýzlýðýn mevsimi-
gün gün solar rengi
çorak yokluklar düþerken yüzlerine
özlemi katýk eder bir anne
denizin maviliklerine ...
17 aralýk 2015 / istanbul