Ey hayat ! Kandan bir çivi çakýldý epeydir uykularýma.
Ne yana dönsem senden bir iskelet, Ne yana baksam benden iki dirhem et, Bir leþ kokusudur ki toplum silüetinde koþar meclise.
Ahu zârýn midesinde kanarken ülser, Berhudarýn mutfaðýnda kaynar meze diye kalpler.
Derviþ babanýn yolundan çýkalý asýrlar ip atlar alaysýz, Ne yunusu kaldý, ne mevlâsýna dönen kulu, Ne Hayyam’ýn dili ince þimdilerde, ne de edebinin boynu.
Eskiden sakal telinde anlam bulan sünnetler, Þimdi þevkin þekvâsýnda, adak diye sünnet edilir oldu, Ne imamýn dilinde, ne de müezzinin nefesinde kaldý o ilahi aþklar.
Ey hayat ! Nicedir hancý olduðun devirlere, Arkandan su dökülüyor kervancý gidiyor diye.
Uyan desem; Seni var eden uyku sýfatý olmayan yaradaný kýzdýracaðým, Kaç biçareden biriyim bilmiyorum duvara toslayan, Ama; Boþluða gider sesim, , Ama; Kalabalýða karýþýr da kaybolur bu isyan bilmiyorum.
Bin yýldýr aþký yazar, Leylanýn dilinde mecnuna koþar ruh hâlim, Ýsterdim ki çölde kaybolmaya kalsaydý mecâlim; Dört duvara sýkýþtýk ya ehlimdendir periþânlýðým.
Ey hayat ! Çok kirlendin artýk durulmaz kanýmca suyun, Aklanmaz bunca kanser hücre, saklanmaz onca hastalýklý koyun, Yaksan küllenmez, gömsen sönmez.