her mevsimi sensiz çiziyorum kumrulara kulak veriyorum aldýrmadan zamana ganj’a düþen güneþ yansýmasýna gözlerimi öylesine yaþýyorum þafakta gelinsi rüzgar esintisini
sabahçý kahvesinde karþýlaþýyorum ara sýra dostlarla ayný masa ayný ben deðiþmeðenler çok ama sandalyeler dýþýnda seni soran yok anmýyorum adýný söz geliþi laf arasýnda manþetten konu uydurup ucuyla dilimin yer bakmýyorum kelimelerin dar avlularýnda eskisi gibi süsleyip püs vermiyorum sesimin yankýsýna düþmüyorsun sonbahar yapraðý misali aklýmýn bir kenarýna
ve damla damla akmýyor aradýklarým içine avuçlarýmýn özlemlerim sayfa aralarýnda deðil artýk kac milat evvel rafa kaldýrdýðým kitaplarýmýn ki tarihime kapýlmadýkça konuþmuyorum kendimle sormuyorum unutup unutmadýðýmý durduk yere
biliyorsun ardýndan aðlayamadým gideceðini gördüðüm günlerdeki gibi göðsünü ýslatýp o vakit kýrýlgandým yalnýzlýktan ya da matem korkusundan olsa gerek her yas ayný sanýyordum çocukluk olduðunu üstelik de bilerek
þimdi sorma nerden estiðini masamda biriken piþmanlýklarýmý giydiriyordum ve radyoda efil adýný duydum o sýrada - çok severdin bu ismi - ordan kalmýþ olmalý ki aklýmda parmaklarým sensizlikle aþka geldi bir an yoksa yazdýrmýyor burnunda çiçeði hiç bir hatýran